Babaanneden Torununa "KEK" dersi

BABAANNEDEN TORUNUNA “KEK” DERSİ
 
Küçük bir çocuk büyükannesine her gün karşılaştığı garip, sıkıcı, anlamsız olaylardan bunaldığını, yaşamında hiçbir şeyin doğru gitmediğini söylüyordu.
 
O anda mutfakta kek pişirmekte olan büyükanne, bu yaşta bu kadar ümitsiz ve dramatik neticelere varan torununun söylediklerine için için gülmesine rağmen hiç belli etmedi ve birden sanki konuyu değiştirircesine;
 
“Kek yaparken malzemelerden tatmak ister misin?” diye soruverdi.  
 
Daha önce tattığı çiğ kek hamurunun lezzetini ağzı sulanarak anımsayan çocuk bütün dertlerini bir anda unutarak sevinçle kafasını salladı.
 
Büyükanne hemen çiçek yağı şişesini uzattı ve “al iç biraz” dedi.
 
Çocuk suratını buruşturup iğrendiğini belirten bir ses çıkarınca da;
 
“Demek yağı istemiyorsun” dedi ve bu sefer de kek kabartma tozunu uzatarak ”Al bunu ye bari” dedi.
 
Çocuk şaşkınlıkla büyükannesine baktı tozu önce kokladı dilini hafifçe değdirdi sonra da yenilecek bir şey olmadığını anlayıp büyükannesinin elini itti.  
 
İşte o an büyükanne çırpılmış çiğ yumurta kasesine bir kaşık koyup torununa uzattı ve gülmesini saklayarak.
 
“Ne yapalım? bari şu yumurtaları ye” dedi.
 
Çocuk artık isyan halinde idi…
 
“Büyükanne bunları yemek istemiyorum” diye cevap verdi.

Kadın birbiri arkasından unu, sodayı, rendelenmiş limon kabuğunu teklif edip, reddedildikten sonra çömelip torununun ellerini avuçlarına aldı ve sevecen gözleri ile çocuğun gözlerine bakarak şunları söyledi;

“Evet canım, verdiğim her şey bir başına olunca tatsız, garip lezzetli, acı veya bunaltıcı ama bunlar bir araya doğru oranda ve hünerle getirildiklerinde çok lezzetli bir KEKİ meydana getiriyorlar değil mi?”  

Kadın bir nefes aldı ve küçük çocuğun onu anlamasını ümit ederek konuşmasını sürdürdü.

“İşte yaşam da böyle bir şey meleğim. O sıkıntılarımız, emeğimiz, karşımıza çıkan garip rastlantılar, sınavlar, mücadelelerimiz, sabırla bekleyişlerimiz, fedakarlıklarımız da yaşam pastasının malzemeleridir.

 Bunu kavrayabilirsek eğer bize verilen malzemelerden harika yaşam pastamızı pişirebiliriz.

 İyi bir gelecek için pişmek/pişirmek gerekir.

Başka bir öğreti de biz çıkaralım;

Bu bağlamda toplumda farklı, dil, renk, kültür, fikir, düşünce ve inanıştaki  insanları maharetli yöneticiler eli ile zenginliğe dönüştürmek mümkündür… Yöneticilerimize bu basireti ve zenginliği görmeyi nasip etsin Rabbim…

Yaşlan ama paslanma...
 
Alıntıdır

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani