Hikayeler HİKAYELER

Dürüstlük Çiçeği

 

 Dürüstlük Çiçeği

Bir Çin prensi tahta çıkacaktı ama yasalara göre, daha önce evlenmesi gerekiyordu. Uygun bir aday bulmak için bölgedeki genç kızları huzuruna çağırdı. Saraydaki hizmetçilerden birinin kızı prensi çok seviyordu. O da prensin huzuruna çıkmak istedi. Annesinin uyarılarını dinlemedi, çünkü sevdiği adamı bir kere bile görmek onu mutlu edecekti.

Beklenen gece geldi. Genç ve güzel kızlar en güzel giysilerini giymişler, süslenmişler, kendilerini beğendirmek için her çareye başvurmuşlardı. Prens kızlara birer tohum verdi. Bunu saksılarına dikmelerini, altı ay sonra gelmelerini söyledi. En güzel çiçeği yetiştiren kızı kendine eş olarak seçecekti. Herkes tohumu alıp heyecanla evlerine geri döndü.

Genç kız da kendisine verilen tohumu alıp saksıya ekti. O kadar bakmasına, özenmesine karşılık toprakta tek bir filiz bile görünmedi. Her şeyi denedi, uzmanlara danıştı ama bir fayda göremedi. Altı ay dolmuştu ama saksı hâlâ bomboştu. Prens sunacağı bir çiçek olmadığı halde gene de belirtilen gün ve saatte boş saksıyla saraya gitti. Oysa diğer kızlar güzel çiçekli saksılarla gelmişlerdi.

Sonunda beklenen an geldi. Prens salona girdi, kızların arasında dolaştı, saksıları birer birer inceledi. Hizmetçinin kızını kendine eş olarak seçtiğini duyurdu. Herkes şaşırmıştı. Diğer kızlar bu karara tepki gösterdiler, itiraz ettiler. Boş saksıyla gelen kız nasıl eş olarak seçilirdi? Prens durumu şöyle açıkladı:

"Bu genç hanım en değerli çiçeği yetiştirip bana sundu. O çiçeğin adı dürüstlük çiçeğidir. Çünkü sizlere dağıttığım tohumların hepsi sahteydi ve çiçek açmaları olanaksızdı."

 

 

 

 

Mac Donald da iki ihtiyar

Soğuk bir kış akşamı Mac Donald’sin kapısından içeri yaşlı bir amcayla teyze girip köşede bir masaya oturmuşlardı. O kadar sevimli tonton iki ihtiyardı ki gözüm takılmış onları seyrediyordum. Bir yandan onları seyrediyor bir yandan da torunumun menüsünü yemesine yardım etmeye çalışıyordum. Yaşlı tonton amca kasaya gidip 1 Hamburger, bir büyük boy patates ve bir büyük kola aldı.

Para öderken ve tepsiye konan menüyü alıp eşinin oturduğu masaya gelirken yüzünde öyle bir mutluluk vardı ki tarif edemem. Eminim ki Resimleri çekilmiş olsa evet işte o mutluluğun resmi olurdu.

Masaya oturup tepsideki hamburgeri eline aldı ve itinayla ikiye bölerek yarısını erişin önüne  koydu.  Sonra patatesleri tek tek bir kendi önüne bir eşinin önüne koyup pay edip kola kutusunu da ortaya koydu. Koladan bir yudum kendi içiyor, bir yudum eşi içiyordu.

Yavaş yavaş herkesin dikkatini çekmiş herkes gülümseme ve tebessümle onları izliyor, içlerinden ne kadar tonton ihtiyarlar diye geçiriyor ve muhtemelen de buraya gelmişler bir kişilik yemeği ikisi paylaşıyor diye geçiriyorlardı.

Birden bir şeyi fark ettim. İhtiyar amca hamburgerini, patatesini yiyor koladan içiyor ama eşi sadece sırası gelince kolasını içiyor önündeki hamburger ve patatesten yemiyordu. Ama eşinin afiyetle yiyişini büyük bir mutlulukla seyrediyordu.

Daha fazla dayanamadım, gidip bir kişilik yemek alıp onlara ikram etmek istedim ama onların rencide olmasından da korktuğum için görevlilerden birine gidip durumu söyledim. Konuştuğum görevli de durumu fark etmiş o da onları izliyormuş, onlara bir menü ısmarlayacağını söylemek için yanlarına gitti. Onları daha bir dikkatli izliyordum. Yaşlı amca da, eşi de görevliye istemediklerini söylediği el kol ve yüz hareketlerinden belli oluyordu. Görevli onların yanından bana geldi ve

– efendim hallerinden memnun olduklarını ve istemediklerini söylüyorlar teşekkür ediyorlar. “ dedi
- peki teyze neden yemiyormuş neyi bekliyormuş onu sordun mu dedim.

Evet sordum dedi görevli sordum teyze amcanın yemeğini bitirmesini bekliyormuş sonra dişleri alıp o yiyecekmiş.

“merhum Akif Seyfi baba adlı şiirinde diyor ki  
YA PARAM OLAYDI YA HAMİYETSİZ OLAYDIM.

 

 

 

Alt Kategoriler

  • ÖMER SEYFETTİN'den

    Ömer Seyfettin (1884-1920) Türk edebiyatının en çok okunan hikaye yazarıdır. Asker ve öğretmendir. Türk kısa hikayeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçede sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne çok sayıda eser sığdırmıştır. En tanınan eseri "Kaşağı" isimli öyküsüdür.

    Ömer Seyfettin'in eserlerinden Ant, Diyet, Forsa, İlk Cinayet, Kaşağı, Pembe İncili Kaftan, Yeni Bir Hediye gibi örnekleri bu bölümümüzde bulabilirsiniz..

    Makale Sayısı:
    7
  • TÜRKÜ HİKAYELERİ

    Türkü HikayeleriBir gün iki sevgili gündüzden bir buluşma yeri tespit ederler ve derler ki; bu gece şu kayanın dibinde buluşalım. Gece olur ve oğlan erken saatte kayanın dibinde ayın inmesini ve sevgilisinin gelmesini bekler. 

    Şans bu ya; ay iner inmez arkasından yörede "Sarı Yıldız" adı verilen Şafak Yıldızı doğar ve ay ışığından hiç de farkı olmayan yıldızın şavkı her yeri aydınlatır. Bu yüzden kız da kendisini bir gören olur diye sevgilisinin yanına gelemez. Oğlan da o gece sevgilisi ile buluşmasına engel olan sarı yıldıza bu türküyü söyler. "Bir Yıldız Doğdu Yüceden/Aman Bir Yıldız Doğdu Yüceden.."
    Makale Sayısı:
    33
  • DEDE KORKUT HİKAYELERİ

    Dede Korkut ( Korkut Ata) HikayeleriBeri gel başımın bahtı evimin tahtı,
    Evden çıkıp yürüyünce servi boylum..

    Topuğunda sarmaşınca kara saçlım,
    Kurulu yaya benzer çatma kaşlım..
    Çift badem sığmayan dar ağızlım,
    Kavunum yemişim düvleğim
    Görüyor musun neler oldu..
    Görelim Han'ım başka neler söylemiş..

    Makale Sayısı:
    8
  • ÖYKÜLER

    Öyküler

    Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı.  İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: 
     "Bunda da bir hayır var!" ...
    Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu...

    Makale Sayısı:
    41
  • KISSADAN HİSSELER

    Kıssadan hisselerNemrud'un İbrahim Aleyhisselam'ı ateşe atacağını duyan karınca ağzına bir su damlası alıp ateşe doğru taşımaya başlamış.O sırada başka bir karınca 

    - Bu taşıdığın su damlası ile o ateşi söndüremezsin neden böyle bişey yapıyorsun. diye sormuş

    Diğer karınca:

    - Olsun hiç olmazsa safım belli olur. demiş

    Makale Sayısı:
    146
  • BOSTANDAN HİKAYELER

    Sadi'nin Bostan ve Gülistan adlı eserlerinden seçmeler.

    “Siyahi bir kimseye; “Çirkinsin” dendi. Adam öyle bir cevap verdi ki, söyleyen bu sözü söylediğine pişman oldu. O sözü söyleyene siyahi;

    “Sûretimi ve şeklimi ben yapmadım ki, beni ayıplıyorsun. Çirkin isem sana ne? Güzeli, çirkini yaratan ben değilim ki.” SADİ ŞİRAZİ

    "Gönlüm sevgilinin muhabbeti ile öylesine dolu ki orada kimsenin kinine yer yok." İşte Sadi söylemiş bu doğru sözü.Hadi biz de Sadi'ye az kulak verelim bakalım neler diyor?

    Makale Sayısı:
    27
  • MESNEVİDEN HİKAYELER

    Mesnevi, Mevlana, Fih-i Mafih'ten hikayelerMesnevinin sonsuzluğunu sınırlanmış web alanı üzerine yansıtmak tabiki de mümkün değil ama istedik ki sizlere Mesnevi bir web sayfası kadar yakında olsun..

    "Ya Rabbi! Bana ne senin zikrini unutturacak, sana şevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duyduğum ezzeti kesecek bir hastalık; ne de beni azdıracak, şer ve kötülüğümü artıracak bir sıhhat ver. Ey Merhamet edenlerin merhametlisi! Merhametinle bu duamı kabul et."

    Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî

    Makale Sayısı:
    171

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani