Zindandaki bilge

Rivayet olunur ki;
İspanya topraklarında kurulmuş ve yaklaşık 800 yıl saltanat sürmüş Endülüs Emevi Sultanlığı üzerine İspanyollar Fransızlarla birleşip yola çıktığında sultanlıkta derin bir uyku hali hüküm sürüyormuş.
Sultan; saz ve müzik eşliğinde, saltanat gemisi ile gezmeyi kendine adet edinmiş imiş.
Sultanın Genç Veziri; olanları görüyor ancak “Eğer şimdi hakikatleri sultana söylersem görevimden olurum” diye hesap yapıyormuş. O, daha uzun süre Sultana vezirlik yapma hayalinde imiş.
Sultanın Ordularının Başkomutanı; olanları görüyor ancak “Eğer şimdi hakikatleri sultana söylersem görevimden olurum” diye hesap yapıyormuş. O, orduya akrabalarını doldurmakla meşgul imiş.
Sultanın Maliye Bakanı; olanları görüyor ancak “Eğer şimdi hakikatleri sultana söylersem görevimden olurum” diye hesap yapıyormuş. O, şehrin en güzel yerlerini kapatarak hanlar kervansaraylar yaptırmakla meşgul imiş.
Sultanlıkta Şam’daki halifenin bir temsilcisi varmış. Halifenin temsilcisi; temsilciliğin masraflarını Sultan karşıladığı için sesini çıkarmıyor, sadece Şam’dan gelen yazıları tebliğ etmekle meşgul oluyormuş.
İspanyollar böylesine bir büyük gaflet içinde yüzen sultanlığı ilk hamlede ele geçirmişler, şehri yağmalamışlar. Sultanı rencide etmek için kadınları pazarına götürüp üç kuruşa satmışlar.
İspanyol Kralı şehrin neden bu kadar kolay düştüğünü merek etmiş. Zindanda bir yaşlı adam bulmuşlar. Bu soruyu yaşına hürmeten ona sormuşlar.
O “Ben size anlatayım” demiş. Ve Sultan, Sultanın Genç Veziri, Sultanın Ordularının Başkomutanı, Sultanın Maliye Bakanı, Halifenin temsilcisi başta olmak üzere yöneticilerin hallerini anlatmış.
İspanyol Kralı “Peki bu adamları hiç mi uyaran olmadı? diye sorunca Zindandan çıkan yaşlı adam şu tarihi cevabı vermiş: Yapılan yanlışları görenlerin hepsi Sultandan besleniyorlardı. Sistemden beslenenler sistemi düzeltemez ve değiştiremez. Böylece devlet çürür gider.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani