Vasiyet

Eski zamanlarda, atları çok seven ve aynı zamanda akıllı bir adam vardı. Bu adam günün birinde öldü. Ardında 19 cins at bıraktı. Adam vasiyetinde, atlarının yarısının oğluna, dörtte birinin sadaka olarak fakirlere, beşte birinin de uşağına verilmesini istiyordu.

Köyün yaşlıları işin içinden çıkamadılar. 19 atın yarısını adamın oğluna nasıl vereceklerdi? Oğula 9 at verseler, geriye kalan atı ikiye bölemeyeceklerine göre, bu vasiyeti nasıl yerine getireceklerdi? İki haftadan fazla bir zaman bu işin üzerine düşündüler, ama çıkar bir yol bulamadılar. Sonunda, komşu köyde yaşayan bilgenin yanma gidip ondan yardım istemeye karar verdiler.

Bilge, adamlar geldiğinde, atının üzerinde gezintideydi. Onlara nasıl yardım edebileceğini sordu. Onlar da ölen adamın vasiyetini anlattılar: 19 atın yarısını oğluna, dörtte birini fakirlere, beşte birini de uşağa vermeleri gerekiyordu, ama bunu başaramamışlardı.

Bilge, problemi hemen çözeceğini söyledi. Birlikte köye gittiler. Bilge 19 atı yan yana dizdirdi. Sonra en başa kendi atını getirip sıraya dahil etti. Şimdi atların sayısı 20 olmuştu. Daha sonra, atların yarısı olan 10 atı adamın oğluna verdi, dörtte biri olan beş atı sadaka olarak fakirlere vermek üzere kenara ayırdı. Beşte bir olan dört atı da uşağa verdi. Böylece vasiyet gereği dağıtılması gereken atların sayısı 19'u buluyordu. Geriye kalan yirminci at da zaten kendi atıydı.

Bilge, bu bölüştürme işlemini köyün yaşlılarının gıpta ve hayranlık dolu bakışlarının altında yaptıktan sonra, şunları söyleyip oradan uzaklaştı:
"Ümit ederim, bu vasiyetle size verilmek istenen mesajı anlamışsınızdır. Gündelik hayatımızda, karşılaştığımız olaylara Allah'ın adını da katmak, o işi Onun adıyla gerçekleştirmemiz gerekir.

İlk bakışta, içinden çıkılmaz gibi görünen tüm gündelik problemlerimiz, iyi niyet ve Allah'ın insanoğluna verdiği akıl ile yaklaşıldığında, bu vasiyetin yerine getirilmesi gibi, hemencecik çözülür. Karşılaştığımız problemlere muhatap olduğumuzda bizim iyi niyetimiz, ısının buzu eritip önce suya, sonra da buhara dönüştürmesi gibi, problemlerimiz erir, buharlaşır."

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani