Kral ve Dilenci

Bir kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. "Dile benden ne dilersen" der.

Dilenci güler ve "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye cevaplar.

Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.
- Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?
- Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım.

Dilenci sıradan bir dilenci değildir. Kralın çocukluk yıllarında onun öğretmeni olmuştur ama kral maalesef kendisini tanıyamamaktadır. Öğretmeni olan şimdiki dilenci o zaman ona su sözü vermiştir: "Bundan sonraki yaşantında ileriki yıllarda tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım."

Kral olayı unutmuştur. Zaten geçmişi hangimiz noktasına virgülüne kadar hatırlayabiliyoruz ki? Birlikte yaşlanan kişilerin bile anıları farklıdır. Bu nedenle kral bastırır:
-Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir Kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.

Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatır:
- Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? diye sorar. Kral kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder.

Çanak bir türlü dolmamakta içine konan altınlar anında yok olmakta olmakta sanki. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilencinin çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Kral onur meselesi yapar ve dilenciyi tekrar çağırır bu defa hazinesinde ne varsa yani pırlantalar, elmaslar, yakutlar konur çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama bos kalır.

Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:
- Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu söyle onu bari bağışla bana onu bilim.
- Çok basit, diye cevaplar dilenci. İnsan nefsinden yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden heva ve heveslerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.
demişşşşşş

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani