Dövene Elsiz, Sövene Dilsiz Gerek

“Dövene elsiz, sövene dilsiz, Derviş gönülsüz gerek.” diye Yunus Emre’nin dizelerini hep duyardım. Ancak, bu dizeler, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” veya “Bir haksızlık görünce, ya elinle, ya dilinle engel olup gidermeye çalış, bunları yapmaya muktedir değilsen en azından kalben buğuz et, yani haksızlığa öfke duy, engel olamadığın için üzül!” hadisi ile bir çelişki gibi görünürdü. Ancak  aşağıdaki Mevlana’dan alınan hikayeciği okuyunca bunun bir çelişki değil, aşama olduğunu anladım ve sizlerle paylaşmak istedim:

Mevlana “Tasavvuftaki Kapılar”ı 4’e ayırır: “1-Şeriat Kapısı, 2-Tarikat  Kapısı, 3-Marifet Kapısı, 4-Hakikat Kapısı.” ve ekler: “Öğreti olarak bu  kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır.” Öğrencilerinden biri

Mevlana'ya sormuş: "Efendim bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim  bir lisanla anlatır mısınız?" Mevlana da der: "Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım." Öğrenci gitmiş birincinin ensesine bir tokat akşetmiş. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arksını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaratana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış, tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü  şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.

Mevlana ; "İşte sana istediğin örnekler.... Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti. İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. "Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu. Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaratandan geldiğini bilir, inanır. “Yaratan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti?” diye merakından şöyle bir dönüp baktı. Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve ayni olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile....”