Aslan ile Tavşan

   Güzel bir vadideki av hayvanları aslanın korkusundan ıstırap içindeydiler. Toplanıp bir araya geldiler :

   - "Varalım aslana teklif edelim, onun günlük yiyeceğini gönderelim. O da bizi avlamaktan vazgeçsin." dediler.

   Aslanın huzuruna gidip durumu söylediler. Aslan :

   - "Eğer hile yapmayacağınızı sözünüzde duracağınıza emin olsam buna razı olurum. Fakat ben size güvenmiyorum, onun için de kendi rızkımı kendim arayacağım, avlanmaya devam edeceğim." dedi.

   Hayvanlar aslanın huzurunda sözler verip yeminler ettiler, bin bir diller dökerek aslanı sonunda razı ettiler.

   Her gün kura çekiliyordu kime isabet ederse o aslana kendi ayağıyla gidip teslim oluyor, diğerleri de böylece rahat ediyordu.

   Tilki, geyik, çakal derken sıra tavşana geldi. Tavşana sıra gelince de tavşan yan çizmeye :

   - "Bu zulüm daha ne kadar sürecek." demeğe başladı. Diğer hayvanlar toplanıp :

   - " Yapma etme, bu kadar zamandır sözümüzde durduk yeminimizi tuttuk. Eğer sen bunu bozarsan aslan hepimizi perişan eder." dediler.

   Tavşan :

   - "Siz merak etmeyin ben aslana öyle bir oyun oynayacağım ki ebediyen ondan kurtulacağız. Yeter ki siz bana güvenin." dedi.

   Diğer hayvanlar tavşanın ne yapacağını aslana nasıl bir oyun oynayacağını merak edip öğrenmek için çok çalıştılar. Fakat tavşan onlara sırrını söylemedi.

   Bir hayli geciktikten sonra aslanın huzuruna vardı. Aslan acıkmış, hayvanların sözlerini tutmadıklarını, anlaşmayı bozduklarını düşünerek kızmış kükreyerek pençesiyle yeri kazıp duruyordu. Tavşanın yavaş yavaş geldiğini görünce iyice sinirlendi :

   - "Bre neredesin neden geciktin!.." diye çıkıştı.

   Tavşan :

   - "Efendimiz eğer dinlemek lütfunda bulunursanız gecikmemin çok mühim bir sebebi var arz edeyim." dedi.

   Aslan daha da sinirlendi:

   - "Ahmağın özrü kabahatinden büyük olur, nasıl bu kadar gecikirsin?" diye kükredi.

   Tavşan yumuşak yumuşak yalvararak aslanı mazeretini dinlemeye razı etti. Sonunda aslan :

   - "Söyle bakalım neden geciktin?" diyerek sordu.

   Tavşan söze başladı :

   - "Efendim sabahın seher vakti yola çıktım yanımda da benden daha şişman etli tam ağzınıza layık bir tavşan arkadaşım daha vardı. Yolda gelirken bir aslan yolumuzu kesti biz yalvardık yakardık : "Yapma biz efendimiz kralımızın yemeğiyiz ona gidiyoruz bizi yolumuzdan alıkoyup geciktirme." dedik , dinlemedi.

   - "Sizin padişah dediğiniz de kim oluyor o benim ayağımın tozu bile olamaz." diyerek size hakaretlerde bulundu. Arkadaşımı yakaladı ben de kaçarak izimi kaybettirip, gelene kadar zaman geçti, o yüzden geciktim." dedi.

   Bunu duyan aslanın aklı başından gitti :

   - "Çabuk beni o kendini bilmezin yanına götür." diye kükredi.

   Tavşan önde, aslan arkada bir hayli zaman yürüdüler. Büyük ve derin bir kuyuya yaklaştıklarında tavşan geri kalmaya başladı. Bunu gören aslan iyice sinirlendi :

   - "Neden geride kalıyorsun ilerle yanıma gel." diye emretti.

   Tavşan :

   - "Yüce sultanım o zalim aslan şu ilerdeki kuyuda yaşıyor korkumdan yürüyemiyorum ayaklarım tutmaz oldu." dedi.

   Bunu duyan aslan tavşana :

   - "Ben senin yanındayım korkma, yürü bak bakalım o kendini bilmez orada mı?" dedi.

   Tavşan :

   - "Ben bir kere onun zulmünü gördüm onun için korkumdan gözümü açıp oraya bakamam. Ancak beni kucağınıza alırsanız bakabilirim." dedi.

   Bunun üzerine aslan : Tavşanı kucağına alıp kuyunun başına gitti. Bakınca ne görsün heybetli bir aslan kucağında şişman bir tavşanla kuyunun dibinde durmuyor mu.. Aslan bütün gücüyle kükreyerek elindeki tavşanı bir kenara fırlatıp kuyuya atladı. Boğulup gitti. Suda görünen aksini başka biri, gerçek bir aslan sanmıştı.

   Böylece tavşanın tuzağına düşen aslanın zulmünden bütün hayvanlar kurtulmuş oldu.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani