Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan

Kitabin Adi : ATEŞ TECRÜBELERİ

Yazari Adi : AHMET TURAN ALKAN

Genel Degerlendirme:

Son iki asirlik tarihimiz inceleniyor. Çagdaslasma ve buna Islam’in cevabi, çagdaslasma ve onun yanlis yorumlari, insan haklari ve Islam gibi konular inceleniyor. Kitap Türkiye Günlügü dergisinde yazarin yayinlanmis yazilarinin derlemesi.

Kitap dört ana bölümden olusuyor. Bu bölümlerinde alt bölümleri var. Kitabin mevzuu 200 yildir süren sikintili dönemin bir tahlili mahiyetindedir. Ama her yönüyle. Birlikte bu meseleleri tahlil edecegiz.

1. BÖLÜM: MEMLEKET AHVALİ

a) Ateslerde Yürümek: Evet Türkiye’nin cografi yeri çekiçle örs arasindadir. Tarih yüzyillardir Türk"ün atesle yaptigi raksi seyrediyor. Devletler hukuku diye bildigimiz sey Orman yasalarinin kravatli hali. BM, AGIK, Baris senetleri bunlar esasta ben islik çalarim sen oynarsin mealindeki masadaktir. Lozan"da genis Türkiye bilinen bütün petrol mintikalarindan uzak tutuldu. Türkiye"ye ise biçilen rol tarim memleketi olmak, daima borçlarla batiya mahkum olmak. Evet Türk cografyasi, kendi tarihiyle hesaplasiyor. Hani bütün komsularimizin isini gücünü birakip bizimle ugrastigini düsünmekte hosumuza gidiyor. Disariya tarim mamulü satip petrol, yedek parça alan bir Türkiye’nin bu günkünden daha huzurlu olacaginda galiba hem fikiriz. Ama Türkiye"nin baska sansi yok. Fikir üretmeyi egitimde kaliteyi arttirmayi dünya ile entegre olmayi basarmali.

Devletin Hali: En iyi devlet hiç yönetmeyen devlettir. Ama bu devlet bize lazimdir. Onu daha az yönetir hale getirmemiz için lazimdir.

Milliyetçilik: "Ne mutlu Türk"üm diyene" desekte TC. Devlet-i Aliye"nin teba"sina bakisini tevarüs etmisti. Evet Osmanli halkina bir arada yasama dersini iyi belletmisti ama son zamanlardaki Milliyetçilik 80 öncesinden farkli kendi tarafina sevgiden ziyade, karsit guruptan nefret etme iç güdüsü hakim. Evet "Bir Türk dünyaya bedeldir" sözü daga tasa yazilsa da devlet gündelik uygulamada Osmanli hükümeti gibi davranmaya mecburdu ve öyle davrandi.

b) Türkiye"den Iç Siyaset ManzaralarI: 12 Eylül" den sonra yagmur dinince kesimler arasi uçurumun o kadar da olmadigi görüldü. 20. Y. yil boyunca Türk siyasi hayati hiç bu kadar firtinasiz olmadi. Ama 1993 yilindan bu yana Türk siyasi hayatinda demokratik ortam yeniden sertlesmeye basladi. Komplo teorileri etrafimizi sardi. 80 öncesinde oy toplama yöntemi yandas olmayanlari düsman olarak göstermekti. Ama 83"ten sonra bir partinin tek sansi iyi bir program ve inanilir bir siyasi kadro kurmakti. Simdi yeniden hava giderek sertlesiyor, intikam-i küfür çigliklari tekrardan yükselmeye basladi. Artik birilerinin isi hayli kolaylasiyor. Artik kamu oyunun sagduyusuna degil korkularina hitap ediliyor. Bir seyler ögrendik çorbamizdan sinek çikarsa suçu komünistlere de aramak yerine, yakinlarda bir çöp varili var mi ona bakiyoruz. Ve laisizm; insanlara dini duygularini ögretmek yerine dini kontrol etmek. Tabii ki Türk solu da laisizmin tabii müttefikiydi.

Sistemin Takozlari: Jakoben irade diyebilecegimiz güç odaklari, kendi vehmine biçak dayandigi zaman oyunu kendi kurallarina göre yönetmeye kalkmasi, her 10 yilda bir halkin iradesine konan engeller. Bir diger engel de "Hasmetli Türk Bürokratlari". Sistemin gizli efendileri. Evet o halde bize Kamikaze irade lazim, ülkenin selameti için kendi ölümüne razi olabilen bir irade. Siyasi kariyerini sokmaya hazir bir irade.

c) Toplumun Ergenlik Sivilcesi Milliyetçilik: Bizler insanlarin "Bir tek ümmet" olduklari devri tahayyül edebilmek için gerekli zihni donanimdan mahrumuz. Evet, milletler nasil bir arada tutulur? En yalin çözüm "inanç" degiskenini kabul etmek olabilir. Musevilik hariç bütün dinlerin temel iddiasi budur. Gelisen sartlar baska bir degiskene ihtiyaç duymamizi sagladi: Siyaset... Farkli inanç ve etnik özellikteki insanlari bir arada tutabilmeyi basarmis model imparatorluk modeliydi. Romadan bu yana kullanisli bir yöntem olarak karsimiza çikiyor. Amerika da bu gerçegi göz ardi etmedigi için ayakta.

Ortaçagda Inanç Devri: Sikistirilmis Avrupa"yi bir arada tutan kiliseydi. Kiliseyle birlikte ortaçagin saf imani da öldürücü yara aldi. Allah inancinin yerini "saf akil" inancin yerini "hirs" sabrin yerini "ihtiras" aldi. Evet insanlari bir arada tutan ortak payda yok olmustur. (Mühim bir noktada kendine dinamik olarak saf akil, hirs ve ihtirasi seçen Avrupa dünyaya hükmedince Dünya üstünde Allah inancinin yerini bu inançlar aldi) Sanayilesen Avrupali topluluklar kendilerini bir araya getiren seyin kan bagi oldugunu kesfetti ve "Milliyetçilik" basladi. Cumhuriyetin ilk yillarinda Türk Milliyetçiligi yapildi ama yöneticiler sadece Türklere hitap etmediklerini biliyorlardi. Enteresandir MHP hareketine katilanlarin arasinda her millet vardi. Acaba onlari bir araya getiren Milliyetçilik miydi? Hayir, ezilmislik ve yalniz kalmama gibi motiflerdi.

d) Medyaya karsi fert: Medya ve gladyatör dövüslerini düsününce arada çok benzerlikler zuhur ediyor. Kamuoyu, hafizasi zayif basari uzvuyla ögrenen kitle. Ama ayni zamanda bir kusuru var saflik. Tebdili kiyafet ile kamuoyu yoklayan sultanlar eskide kaldi. Peki ya Türk medyasi. Bir döneme kadar özgürlügü hem kanunlar hem de madden kisitlanan medya. Ama zaman degisti, devlet tekeli kalkti. Özel tesebbüs TV kanallari açti ve devletle iyi iliskiler içinde olma mecburiyetinde olmadigini gösterdi. Ve medya gücünü yokluyor. Meydan muharebelerine giriyor. Medya Frankenstein"in canavarina dönüsmeye basladi. Medya artik hem savci hem de hakimdi. Aklimiza hemen bu batida nasil oldu fikri geliyor. Batida medya sosyal degerler ve yargi kurumlariyla dengelenmistir. Türkiye de medya kisilik haklarini tahrip etmeye basladi. En büyük tehlike oldu. Son 10 yilda Türkiye"de saglam gibi görünen temel taslari yerinden oynadi. Önümüzdeki yillar iç dengeler açisindan sancili olacaktir.

e) Quo Vadis Domine: Evet Türkiye nereye gidiyor? Illüzyon sona eriyor, ayaklarimiz suya degiyor, saçlarimiz önümüze dökülüyor. Bati karsisinda kendimizi bir saman çöpü tedirginliginde görüyoruz. Ekonomimizin bir bakkal defteri kadar gerçegi yansitmayan Bütçelerle gitmedigi ortaya çikti. Posta trenlerinin bile durmadigi (!) yerleri il yapmayi vaad eden siyasilerin durumu. Yalan hepimizin hosuna mi gidiyor? Türkiye hizla kendi gerçegine yürüyor.

f) Havf ve Reca Arasinda: Birinci jöntürklerimiz Rousseau, Comte okuyor, usta kabul ediyorlardi. Ikincileri, Marx, Lenin"i üstad kabul ettiler. Artik dogru dürüst jöntürkümüz bile kalmamistir. (Yazarin yanilgisi) Evet insan neslimizin kalitesini yükseltmeliyiz. Ama Milli egitimin hali isler acisi neyse ki reca adina daha önceleri çok defa böyle durumlarin içinden çikabilmis olmamizi söyleyebiliriz.

Türkiye kolay idare edilebilir bir ülke olmaktan hizlica uzaklasiyor. Korku ve ümitler arasinda bir Türkiye gelisiyor.

g) Yönetilmiyorum O Halde Varim: Günlük hayatta halklarin hayatini en çok zorlastiran yine devlet neredeyse genlerimize vatandasi kul sayan devlet anlayisi islemis. Devlet Millet için vardir ama su an halk devleti sirtinda tasiyor.

2. BÖLÜM: KAFİR AĞLAR

a) Önce Türkiye Kavramlar Degil

Türkçe’nin Intikami: Son günlerdeki Laiklik kavgasi aslinda 70 yil önceki dini kontrol etme gayretlerine karsilik Müslümanlarda dogan öfkeden ibarettir. Evet devlet laikti ama 1924 de kurulan diyanet isleri vasitasiyla kamu bütçesinden din bürokrasisine muntazam paralar aktariliyordu. Aslinda amaç yeni bir devlet dini olusturma gayreti idi. Evet böyle demokratik bir ortamda laikligi kaldirmayi savunan bir parti tek basina iktidara getirecek halk destegi saglarsa ne olur? Oyunun kurali açiktir: Halkin dedigi olur. Aslinda üzerinde durulmasi gereken kavram demokrasi olmali degil mi? Danimarka’nin ve Norveç’in resmi dini Luthercilik. Ispanya ve Portekiz’inki Katoliklik. Ingiltere teokratik bir devlet, kral ayni zamanda kiliseninde önderidir. Peki onlarda olan bizlerde olmayan nedir? Demokrasi .. Türkiye Laiklik için harcayacagi enerjiyi milli geliri arttirmak için harcasaydi herhalde sonuç farkli olurdu.

b) Islam’in Köylü Ve Sehirli Pratigi Üzerinde Notlar:

Sanilanin aksine devleti yönetenlerden halkin istedigi sehirden çok köyde oturmasi, çünkü köylüler problem üretmezler, talep baskisi yoktur siyasi çizgileri aniden degismez. Aza kanaat ederler uysal vatandaslardir.

Dünyanin her yaninda köylülerle sehirliler ayni seye bakarken farkli seyler görürü ve düsünürler. Köylüler ve sehirliler arasinda müstereken 500-1000 kelime vardir. Dil farklidir. Neseb ve soy birligi vardir. Kültür birligi yoktur, din birligi vardir. Ama aslinda bunda bile birlik yoktur. Efendimizin hedefi Araplari sehirlestirmek ti. Islam zirvede hep sehirlerde temsil edilmistir. Peki ya köylü sehirli olunca ne oldu. Sehrin dört boyutlu kriterleri yerini köyün tek boyutlu ve kiyafetsiz kriterlerine terk etti.

c) Tarih, Din, Ilim, ve Siyaset Beyanindadir:

Islam dini ve tarih iliskileri enteresandir. Islam tarihinin güvenilir aktaricalarina ittiba ederek "selemet der kenarest" fehvasinca amel edersiniz.

Evet son yüzyildir müstesrikler yazdilar. Müslümanlar hep reddiye yazdilar. Islam tarihçileri bir türlü bagciyi dövmekten üzüm yemeye vakit bulamamislar. Mesela Hadis usulü ve Islam fikhinin tedvini açisindan geçerli genel bir kabule göre sahabelerin hepsi Udul olarak kabul edilmektedir. Halbuki bu yaklasim tarih usulüne aykiridir. (Evet ama bizim vartamiz, kritigi, ehil olmayanlar da yapiyor.)

Islamin tatbikatinda görülen beseri zaaf ve hatta aksakliklar Islamin kendisinden degildir. Evet oturup Islam’a dahil kritik yapmazsaniz Islam hukukunun kodifiye edildigi zamanlarda serbest bir gelisme zemini bulan ilim acaba birer hukuk dahisi olan mezheplerin imamlarinin son noktayi koymalarindan dolayi mi sükuta ugradi?

Utanmazlik iletisimin ilk boyutudur.

d) Türkiye"de Sagin Tarihine Buruk Bir Derkenar:

Sagin tarifi? Sag solcularin sagcilara laik gördügü bir sifattir. Nasil sagci olunur? Tekelcilikle mi? Burjuvayi savunmakla mi? Kapitalistlikle mi? Sagin kimligini belirleyen iki müsterek var. Din gayreti ve bayrak aski. Bu ölçülerden biri adami sagci yapmaya yeter. Daima tepki tavri içinde kalma mecburiyeti sagi netlestirmekten ali koydu. sagin tezi yoktu. Sagin sanatla da alakasi yok, hep sikayet edebiyati ve basitlik. Hazin tablolar. Dükkan isimleri: Furkan market, Seriyye Kitabevi Mesture giyim, Tekbir Gida... Nedir bu? saf Islam mi yoksa ticaret için Müslüman kardese göz kirpma mi? Enteresandir sag kendi temel sabitelerine güvensizlik içindedir. Cat Stevens, Roger Garaudy, onlarin Müslüman olusu sevinç dalgasi olusturdu. Acaba "Çok sükür dogru yoldayim" kanaatini güçlendirdigi için mi degerliydi? Sagin entellektüeli olmadi. Prof."u, yazari oldu, ama entellektüeli olmadi.

e) Üç Tarz-i Siyasetten Tek Tarz- Siyasete:

Osmanli sonlarinda üç akim vardi; Islamcilik, Türkçülük, Osmanlicilik. sonralari buna bir yenisi eklendi. Baticilik. Yeni Türk devleti radikal bir baticiydi. Peki bati karsitliginin izahi nedir? Cevabi nedir? Hep ilim ve teknigi alalim, din ve ahlaklarini almayalim dedik. Artik bu çözüm bile degildir. Evet kilidin sifresi "Allah insanlardan ne ister." Bu kapsamda Islam taraf degil esastir. Insan yeniden Allah"in halifesi mevkiine iade edilmelidir.

f) Insan Haklarinin Etik Temeli Kölelik ve Islam:

Bati bizim vesikali yarimiz, onun insan haklari ihlalleri sayilamayacak kadar çoktur. Yeni bir din doguyor. Adi yeni dünya düzeni. Cehennemi ise Istikrarsizlik, kiskirtma dis tahrik ambargo ve savastir.

Pax Americana: Pax Americana çagdas putlarin dev agizlarina, çagdas sunaklarda bogazlanan kölelerin eti ve kaniyla beslenen yontulmus bir Vandal Imparatorlugudur. Roma’dan bile insafsiz. Dünün firavunlari da bir zamanlar süperdirler.

g) Sessiz Çogunluk Bakimindan Batililasmanin Anlami:

Islamcilik bize batinin 19. asirdaki hediyesidir. Aslinda baticilik istemesek de içimize islemis meshur batililarin Müslüman olusu ile inancimizi test ediyorduk. Cousteau, Garaudy, Kur"an"da 19 mucizesi vs. bunlar bize hep güç veriyordu.

h) Çagdaslasma Büyüsüne Karsi Islam’in Bir Cevabi Var Mi?

Aydinlarimizin zihni karisti çogu kere avam kadar dahi olsun arif olamadilar. Bati öldü diyorduk ne oldu? Bati ahlaki çikmazin içinde olabilir. Ama asil onlari ürküten ekolojik tikanma karsisindaki çaresizlikleridir. Mesela Güçlü Biz Olsaydik: Hiç süpheniz olmasin eger böyle olsaydi Fransiz aydinlari St. Michelle"deki bulvar kahvelerinde bol sigara ve konsantre kahve tüketerek Osmanli degerlerinin ezici Challenge"i karsisinda Fransiz kimligini koruyabilmenin bunaltisiyla ezilip duracaklardi. Belki içlerinden birisi "Müslüman olup kurtulalim, bu isin esrari Islam da" diye teslimiyetçi bir tavir gelistirirken, digeri "Saçmalama biz Hristiyaniz ve öyle kalacagiz, agzimizla kus tutsak bu Osmanlilar bizi kendi paxlarina asla dahil etmezler, kurtulusumuz için tek yol Atlantik kiyisi ülkeleriyle müsterek bir entegrasyona girmektir" diyecek, bir baskasi "yahu ne tartisiyorsunuz Fransiz olmak Osmanli degerlerini benimsemeye engel teskil etmiyor ki, önemli olan Osmanlidan bilgi ve teknoloji almaktir. Bizim onlardan kafaca hiçbir eksigimiz yok sadece tembeliz o kadar" görüsünü savunacakti, derken tartismayi sessizce izleyen bir baskasi basini ümitsizce sallayarak "Yaniliyorsunuz baylar, Osmanlidan sadece bilgi ve teknoloji alsaniz bile sonunda Osmanli olursunuz. Çünkü bilginin de kültürel kalip sadedinde bir cinsiyeti vardir. Sonunda Fransiz kimligini kaybetmemiz içten bile degil" derken belki bir digeri "Kurtulus Isa"dadir. O"nun getirdigi doktrini biz hayata geçiremedik. Kiliseye hapsettik. Laisizm canimiza okudu dinimizi gündelik hayatimizdan sürüp çikardik. Osmanli degerlerinin esiri olduk. Içimizde sirf züppelik olsun diye kandil günlerinde Quartier Latin"deki Rufai tekkesine gidip halkaya dahil olanlar bile var. Içine yuvarlandigimiz kültür emperyalizminin boyutlari gerçekten dehset verici. Bazi arkadaslar sirf modayi izlemek ugruna sarikli geziyor, sirf aykirilik olsun diye nargile höpürdetiyorlar. Biz ruhumuzu kaybettik arkadaslar. Isa ögretisinin temel degerlerini yeniden yorumlamaktan baska çikisimiz yoktur ve olamaz" sözleriyle tezini müdafaa edecekti.

Çagdaslasmanin Yanlis Yorumlari: Müslümanlar çogu defa "ne zaman bir Müslüman kanali olacak" demislerdi, ama Tv karsisinda vakit geçirme stilini sorgulamadilar. Bizim aslinda meselemiz görünmez zihni engellerdir.

i) Sehre ve Islam Sehrine Dair:

Medine"nin fazileti hiç süphesiz sakinlerinin fazil kimseler olusundan ileri gelmekteydi. Her millet kendi Medine-tül Fazilasini insa etmekle muvazzaftir.

3.BÖLÜM: EFSANE:5 TARIH:0

a) Osmanli Tarihi bir inanç alani: Osmanli Tarihi, maalesef çogumuz için hala bir inanç alani olmaya devam ediyor. Çogumuz için o alanda sadece görmek istediklerimiz var. Osmanli Devleti merkezi görünümü altinda bir irklar, dinler, milletlere federasyonudur. Ordusunun çogu Müslüman nüfusa dayanmasi Osmanlinin " Islam Devleti" oldugu gibi hatali hükümlerin verilmesine sebep olmustur. Keske tarih literatürümüzde seviyeli polemiklere daha sikça rastlayabilseydik. Dikkatle tenkide egilebilsek ve tahammül edebilseydik...

b) Bizim Kürtler: Arnavut tan Kürde Çerkez’e Laza Bosnaga ve Trakyaliya kadar TC. Vatandaslarini ayni kod içinde mütalaa etmeliyiz. Türkiye de Kürtler vardir ama Kürt haklarindan söz edenlerin iyi niyeti yoktur. 1000 yildir ayni cografyayi paylasiyoruz. TC, Güneydoguyu isgal altinda tutuyor diyorlar, Kürtler de 30 yildan beri Türkiye’nin her tarafini isgal ediyorlar. Aslinda Türkiye de hiçbir zaman Türk irki imtiyazli olmadi. Peki ya Türklerin imtiyaz istemeleri nedir? Kürt meselesi, Kürtlerden baska herkesin isine yariyor.

c) Ahmet Cevdet Pasanin Gözünde Fransiz Ihtilali: Ihtilal Osmanliya yabanci idi. Avrupa devletlerinin çogu Fransiz ihtilalini bir iç isyan saymislardi. Aslinda Fransa da ortaya çikan bu fitne adeta dinsizligi ilan ederek Allah korkusunu ve ahiret düsüncesini Fransiz halkindan söküp atmisti. Pasaya göre Ihtilalin temel sebebi Avrupa’nin sinifli yapisidir ve ihtilalde en ziyade dikkatini çeken nokta dinin hafife alinmasidir. Osmanli aydini ihtilalle pek alakadar olmamisti. Ama gerçek etkisi Hiristiyan azinliklarin istiklal davasiyla kopmasidir.

d) Cumhuriyet ve Ciddiyet Ilanina Dair Düsünceler: Cumhuriyet Demokrasi degildi Ingiltere Krallikti, hala Cumhuriyet olamamisti ama dünyanin en demokrat yönetimlerinden birisine mahzardir. Cumhuriyetsiz de yasanabiliyor. Ama demokrasisiz asla.

e) 21. YY"nin Baslarinda Atatürkçülügün Durumu: Acaba Türkiye"yi 5 Nisan kararlarina getiren sartlar, Dogu meselesi, Kibris meselesi, Liranin durumu, ilke ve inkilaplara layikiyla önem vermemekten mi kaynaklaniyor? Enteresandir, 1960 ihtilalcileri Atatürk"ün anayasasini degistirdiler. Ama neden? Çünkü 1924 anayasasi tek parti hegemonyasi için hazirlanmisti. Çok partili ortama uymuyordu, Iktidar partisine büyük avantajlar veriyordu.

f)Osmanli Kimliginin Eskimeyen Tarafi: Biz nedense Osmanliyi hep Müslüman Türk tipinin tarih içindeki rafine olmus hali olarak tasavvur ediyoruz. Asri Saadetten sonra Islam’in devlet düzeninde en ideal çerçevede geçirildigi düzenin adidir.

4.BÖLÜM: BIR BÖLÜK ANKALARIZ

a) Türkiye de Solun Zihni Donanim Problemleri: Her medeniyetin klasikleri vardir, ve o medeniyeti klasikler anlatir. Türk solcusu mensubu bulundugu medeniyetin bütün klasik degerlerine sirt çevirmis insan tipidir. Solcu olmayan birisi bir solcuyla konusmak istediginde daima irili ufakli birtakim tavizler vermek zorunda kalmistir. Bu nokta sag sol fikir alisverisini bitirmistir. Bu durum solcunun umurunda degildir. Bütün dini ritüellere karsidir. Türkiye’de sol saga çok sey ögretmistir. Ama sol hiçbir zaman sagdan bir sey ögrenmeye yanasmadi.80"li yillarda sol burjuva kurumlarini patlamaya hazir görüyordu. Ama Marksist Leninist heybetli mitos aniden yikildi. Sol anlayis artik baharat kabilindendir.

b)Türkiye yanlis zihni duraklarda durakliyor: Ülkemizde daha çok biz bu dertten iflah olmayiz mantigi ile hemen her mahfilde üretilen komplo teorileri bulunuyor. Salim, baris dolu zamanlara ihtiyacimiz var. Türkiye için bir zihni inkilap mi gerekiyor? Hayir, Türk halki bunu istemiyor. Iktisadi bunalim ilk bakista tarih boyunca toplumumuza sürekli gölgelik yapiyor. Milli tarihimiz cesaret kirici bütçe tablolari ile dolu.

Sistem tikanmistir hükmü öyle mahfillerde kendinden emin ifadelerle sarf ediliyor ki, bu sözün sihhatinden süphe etmek neredeyse düsünce suçu sayilir oldu. Batinin meydan okumasi karsisinda almamiz gereken zihni tavir Türkiye’nin çözülemez sanilan bütün problemlerinden daha agir ve müsküldür. Türkiye’nin gündemindeki en önemli meseleler, ortalama on yilda bir siralamada yer degistirerek zihni kirlenme yapiyor. Dehaya degil basirete güvenmeliyiz. Türkiye’nin problemi zihni oryantasyon eksikligi. Muhtemelen Türkiye su anda yasadiklarini mumla aratacak yeni problemler listesi ile bas basa kalacak. Yeni insanlar degil yeni zihni tavirlar lazim.

c) Bilgi Toplumu: Dilerseniz kalemi kagidi hazirlayip 10 soruluk bir liste hazirlayiniz, listeyi 100,1000 soruya çikarmak da mümkündür. Sayisi ne olursa olsun bilmek istedikleriniz içinde bulundugunuz zihin ve suur halinde sizi motive eden merakinizi kamçilayan idrak seviyesini isaretleyecektir. Bilgi talebimiz daima idrakimizle sinirlidir. Bilginin hamurunda üç katki maddesi vardir: Kan, gözyasi, izdirap..

Her bilginin bedeli vardir...

d) Bu ülkenin aydInlarI: 20.yy"in insanlari 19.yy"in insanlarindan daha erdemli olduklarini gösteremediler. Ama modern teknolojinin peygamberlerine nispetle geçen asrin teknokratlari daha simdiden bir nalbant çiragi kadar sakar ve ufuksuz görünüyorlar. Türk aydini Islam’in cihansümul mesajini küre sakinlerine en dogru tarzda ulastirabilecek cihazlara sahip bir zümredir. Türk aydini teknik sahada söz sahibi degil ama adil ve barisçi ve insan olmanin onuruna uygun yasamanin bütün cihazlari ve birikimini hala ellerinde tutuyorlar...

Bir hedef pesinde oldugun zaman

Yildizlardan asagisi ile kanaat etme;

Zira siradan isler ugruna ölmenin tadi

Önemli hedefler ugruna ölümün tadi gibidir.

 

 

 

 

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani