Yunus Emre

yunus emre çizimMevlâna Celâleddîn-i Rûmi'nin Mesnevisinde şöyle bir fıkra vardır;

Bir gün Musa Peygamber, kırda bir çobana rastlamıştı. Çoban, bir çoban saflığı ile inandığı Allah'a şöyle yalvarıyordu;

"Ey Allah'ım neredesin?
Sana hizmet edeyim.
Sana kul, kurban olayım.
Çarığını dikeyim, saçlarını tarayayım.
Giyeceklerini yıkayayım.
Yüce Allah'ım, sana süt getireyim, elceğizini öpeyim, ayacığını ovayım.
Uykun gelince yatağını yapayım.
Bütün keçilerim sana feda olsun!
Bütün bu hey-heylerim senin içindir, Allah'ım!"


Musa peygamber çobanı azarladı.

"Allah'a böyle tapılmaz.
Dikkat et!
Çoban, kâfir oluyorsun!"
dedi.

Çoban bu sözlerden öyle müteessir oldu ki... Yanık yanık bir ah çekti, acısından dövünerek çöle doğru kaçtı gitti.

Fakat o anda Allah'tan Musa Aleyhisselâma vahiy geldi, Allah peygamberine şöyle diyordu:

"Ey Musa!
Bir kulumuzu bizden ayırdın!...
Sen onları bize yaklaştırmak için gelmişken bizden ayırdın!...
Sözün ve söyleyişin değeri yoktur: Sen gönüldeki aşk ateşine bak!"


İşte, çobanın duyduğu bu aşk ateşi ile yanarak bize adetâ bir çoban saflığı ile ve XIII. Asır Halk Türkçesi'nin bütün güzelliği ile Allah aşkının erişilmez heyecanlarını duyurmaya muvaffak olan ilk Büyük Türkiye Şairi Yunus Emre'dir.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani