Hazır Cevaplar - I

  1. AKŞAM YEMEĞİ:

    Yahya Kemâl, dostlarından birine:
    -Bu akşam benimle yemek yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
    -Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
    Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
    -İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.

  2. ÇIKMAYAN MANA:

    Mehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür yardımcısı olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi arayarak, yazıda ne demek istediğini sorar.
    Salih Efendi, “Yazıyı iki türlü anlam çıksın diye böyle yazdık efendim!” cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:
    -Hayret doğrusu, der. Biz bir anlam bile çıkartamadık da

  3. NEYZEN’ İN NEZAKETİ!

    İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, yakın arkadaşı Neyzen Tevfik’ in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce bağırır:
    -Hayır, elimi daha yeni yıkadım!

  4. HAKLI ÖLÜM:

    Sokrates ölüme mahkum edildiğinde, eşi ağlayama başlar. Sokrates eşine neden ağladığını sorar. Eşi:
    -Haksız yere ölüme götürülüyorsunuz, onun için ağlıyorum.” der.
    Sokrates gayet sakin cevap verir:
    -Haklı yere götürülseydim daha mı iyiydi? 

  5. SUSTURUCU TEDAVİ:

    Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmet Akif'i küçük düşürmeye çalışıp:
    "Mehmet Bey Siz baytardınız, değil mi?" demiş.
    Mehmet Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
    "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"

  6. SIR SAKLAMAK:

    Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selâmeti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
    “Sen sır saklamasını bilir misin?” diye sormuş.
    Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle:
    “Evet hünkarım, bilirim.” dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
    “Ben de bilirim…”

  7. SOKRAT VE BİLEYTAŞI:

    Öğrencilerinden birisi biri Sokrat’a sormuş:
    -Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
    Sokrat:
    -Evlat, bileytaşı keskin değildir; ama en sert demiri bile keskin eder...

  8. AKİF'İN CEVABI:

    Bir Fransız yazar, Mehmet Akif'e:
    -Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu?diye sorduğunda Akif:
    -Daha önceleri öyleydi,karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz. 

  9. İSTANBUL SEVGİSİ:

    Yahya Kemal'a "Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
    -İstanbul'a dönüşünü.

  10. ÇINAR AĞACI:

    Öğrenci;
    -Hocam,diye sormuş.İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir''diyorlar.Ne dersiniz? Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
    -O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.

  11. BEN ÇEKİLİRİM!

    Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü
    filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka
    hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara
    çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir
    serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet
    sakin su karşılığı verir:
    - Ben çekilirim!

  12. SADECE ŞEMSİYE YAPIN:

    Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için
    Shakespeare'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabi şu olur:
    - Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..

  13. GALİLE VE KULAKLARI:

    Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
    - Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
    Galile:
    - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama,
    seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?

  14. BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ:

    Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken,
    keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
    - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
    Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der:
    - Biz de onlara yaklaşıyoruz.

  15. NE ALIRSINIZ?

    Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır.
    Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir: 
    -Buyrun beyim ne alırsınız?
    Yahya Kemal tebessümle:
    -Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım. 

  16. DÜŞMANININ CANI:

    Şair Nef’ i bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
    -Merhaba canım! demiş.
    Nef’i durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
    -Derhal çıkıyorum. 

  17. GÖNÜLSÜZ GÖNÜL:

    Abdülhak Hâmid’ in evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamid’ e döner ve:
    -Efendim, gönül kocamaz! der.
    Hamid cevap verir:
    -Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.

  18. FİKİR YAKALAMAK:
    Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim’e:
    -Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
    -Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?

  19. DÜNYANIN YÜZÜ: 
    Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ ye:
    -Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
    -Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.

  20. BRAVO:

    Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugo’ ya okuduktan sonra:
    -Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz?
    Victor Hugo:
    -Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu. 

  21. UYKU KARDEŞLİĞİ:

    Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi:
    -Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa. Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
    -Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

  22. BÖYLE KORUNUR:

    Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
    -Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

  23. EDER NE DER KADER NE DER!
    Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
    -Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz, diye çıkışır. Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
    -Peder ne der, kader ne der.

  24. MÜŞERREF OLDUM:
    Behçet Kemal Çağlar, kontrol ettirmek için kendisine bir şiir getiren gence sorar:
    -Bunu siz mi yazdınız?
    Genç göğsünü kabartarak cevap verir:
    -Evet efendim, tamamını ben yazdım!
    Behçet Kemal:
    - Oooo! Müşerref oldum Tevfik Fikret Bey, halbuki sizi çoktan öldü zannediyordum!

  25. BEKLİYORDUM
    Filozof Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.Sokrates:
    -Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum, demiş.

  26. BİLMİYORSUN
    Birgün Anna Masala'ya bir genç kız : Sen hep Itrî'den bahsediyorsun. Bu Itrî bitti. Ben Mozart'ı severim, der.
    Anna Masala cevap verir:
    -Çok afedersin, bence sen Itrî'yi bilmiyorsun. Fakat Mozart'ı da anlamıyorsun.

 

. LÂF
Lâfi uzatanlara ne yapmak lâzım diye Farabî’ye sormuşlar, söyle demiş: Uzun konuşanı kısa dinlemeli.

. EDEPSİZ
Cenap Sehabeddin’e: Su edepsize neden bir tokat vurmadın? Dediklerinde, su cevabi vermiş:
Eldivenim yoktu, iğrendim.

. ŞİİR
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Sekspir’e gönderdiğinde,
ünlü yazarın cevabi şu olur:
Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın…

. SIPA
Köylü, yeni doğan bir sıpayı! Kucağına almış evine dönerken, ortaokul öğrencileri kendisine takılır ve:
Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?
Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:
Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım

. VAPUR
Necip Fazıl Kısakürek vapurla Karaköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
Üstat, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan basını kaldırmadan:
Ne diye vapura bindin ki, cevabini vermiş. Yüzerek geçsene karşıya.

. KULAK
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü olan Gaileo’ye hasımlarından biri:
Üstat, demiş: Kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?
Galileo:
Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama
Seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

YAMA
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, bazı yerlerinde yama varmış.
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca,
İncili Çavuş: Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabini vermiş.
Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek

MEZAR
Amerikalı işadamı, Çinliyle alay ederek sormuş:
Mezarlarınıza koyduğunuz pirinçleri, ölüleriniz ne zaman yiyecek?
Çinli, basını kaldırmadan cevap vermiş:
Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.

TARİF
Ekrem Hakki Ayıverdi, sık sık “nasılsınız?” diye soran bir arkadaşına:
Uzun boylu, mavi gözlü, cevabini verirmiş.

NAPOLYON
Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon Bonapart’i bir muharebede tenkide kalkışıp
parmağını harita üzerinde gezdirerek:
Önce şurasını almalıydınız,sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz,gibi fikirler yürütmeye başlayınca,
Napolyon:!
Evet demiş, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.

BAYTAR
Bir toplantıda, zamane gençlerinden biri güya M. Akif’i küçük düşürmeye çalışıp:
Affedersiniz, siz baytar mısınız? Demiş.
M. Âkif hiç istifini bozmadan su cevabi vermiş:
Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

YARIŞ
Bir ihtiyar, yaslandığı için kendini yormamasını ve istirahat etmesini isteyenlere su cevabi vermiş:

Eğer bir yarışa katılmış olsaydınız, hedefinize yaklaştığınızda yavaşlar mıydınız?

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani