Da Vinci Şifresi - Dan Brown

Kitabın adı :  Da Vinci Şifresi

Yazarı        :   Dan Brown

Yayın evi   :   Altın Kitaplar Yayınevi

Kitabın en çarpıcı iddialarından biri 12 havariden birinin Mecdelli Meryem isminde tövbekar bir fahişe olduğu, İsa ile evlendiği, çocukları olduğu ve İsa'nın gizli gnostik öğretileri karısına aktardığı yolundadır. Yani aslında “Da Vinci Şifresi” bir yerde hristiyanlığın tarikatlarından biri olan gnostisizm görüşünü mü savunmaktadır yoksa?

KİTABIN YAZILMA AMACI

“Da Vinci Şifresi” gerçekten sürükleyici bir roman. İki-üç günde elimden bırakamadan heyecanla okudum. “Tapınak Şövalyeleri” (günümüz masonları) ile “Vatikan” (Katolik Kilisesi) arasındaki tarihsel çatışmayı yansıtıyor...

Kilise dogmasında Teslis veya Üçlük öğretisine göre Tanrı “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” tan oluşur. Bunların üçü de Tanrı’dır. Yani, İsa, Tanrı’nın ta kendisidir. O halde, eğer İsa’nın herhangi bir şekilde Tanrı değil de sıradan bir insan olduğu kanıtlanırsa Kilise’nin ağır bir darbe alacağı sanılmaktadır. Kitabın asıl yazılma amacı bu.

12 HAVARİDEN BİRİ KADIN MI?

Kitabın en çarpıcı iddialarından biri 12 havariden birinin Mecdelli Meryem isminde tövbekar bir fahişe olduğu, İsa ile evlendiği, çocukları olduğu ve İsa'nın gizli gnostik öğretileri karısına aktardığı yolundadır. Yani aslında “Da Vinci Şifresi” bir yerde hristiyanlığın bir tarikatı olan gnostisizm görüşünü savunmaktadır. Buna kanıt olarak da Leonardo da Vinci’nin Cena (Son Yemek) tablosunda İsa’nın sol tarafındaki havarinin bir kadın olduğu ve bunun bugüne kadar fark edilemeyen bir skitoma (göz aldanması) olduğu, çünkü 12 havarinin hepsinin erkek olduğu hakkında beynimizdeki şartlanmanın bu göz aldanmasını yarattığı ve resimdeki kadını erkek gibi gördüğümüz vurgulanmaktadır.

Gerçekten de tabloda İsa'nın sol tarafındaki havarinin kadın olduğu zor fark edilmektedir. Resim pek net değildir. Ancak, ben doğrusu tabloyu hiç bu açıdan incelememiştim. Ama dikkatle bakılınca kadın olduğu fark ediliyor.

Ancak, İncil’de anlatılan “Son Yemek” (Cena) öyküsünü resmeden bir tek Vinci değildir. Bugüne kadar Cena kırktan fazla ressam tarafından resmedilmiş olup bunların çoğunda havarilerin hepsi erkek olarak resmedilmiştir.

Örneğin “Titien” diye bilinen Vinci’nin çağdaşı bir başka ünlü ressam Tiziano Vecellio’nun (XV yy) Cena tablosunda havarilerin hepsi erkek olup Mecdelli Meryem yoktur. Bu farklılık nasıl oluyor peki? Bu iki tablo arasında böyle bir farkın bulunmasını nasıl açıklayabiliriz?

Birincisi tabloları sipariş edenler kendi inançları doğrultusunda tabloların kompoze edilmesini istemiş olabilirler, ikincisi de ressamlar kendi inançlarına göre tabloları kompoze etmiş olabilirler. O halde, buradan, ya siparişi verenlerin, ya da Leonardo’nun gnostik felsefeyi benimsemiş olduğu sonucunu çıkartabiliriz.

Öte yandan, 12 havariden birini kadın olarak resmeden bir tek Leonardo değildir. Fransız ressam Philippe de Champaigne’nin (XVII yy) Cena tablosunda da İsa gnostik yoruma göre Mecdelli Meryem ile birlikte resmedilmiştir. Bu tabloda İsa’nın yanındaki havarinin çok güzel bir kadın olduğu Vinci’nin tablosundan çok daha net bir şekilde görülmektedir. O halde, Dan Brown niye acaba “Champaigne Şifresi” diye bir roman yazmamış ki?

ROMANIN SAVUNDUĞU GİZLİ GÖRÜŞ GNOSTİSİZM NEDİR?

Gnostisizm (irfaniyyun, bilinirciler) MS II. yüzyılda ortaya çıkmış bir hristiyan tarikatı, felsefesi; bilinirlik, gnostizm, gnosizm de denilebilir (gnosis: yun. bilgi) : yahudi tasavvufu kabbala, helenistik felsefe ve hristiyanlığın karışımımdan doğdu; düalist, ikili bir yapısı vardır: Maddi şeyler kötülükle özdeşleşmiştir, ruhsal şeyler ise iyilikle. İyilik ruhsal özlüdür ve ona salt gnosis’ e sahip olan seçkin bir zümre ulaşabilir.

Gnostiklere göre ana sorunsal insanın iç dünyasıdır. Önemli olan gizli bilgilere ulaşmak, içsel ışığı keşfetmektir: İnsanın içi ve yüreği tertemizdir. Oysa, İncil’e göre asıl sorunsal açıktaki bilgiyi, dışsal ışığı keşfetmek, bilmektir: Çünkü insanın içinden geçenler insanı kirleten şeylerdir. Ağızdan giren insanı kirletmez, çıkanlar kirletir. Bunun için insan kendini dış ışığa, Tanrıya yöneltmelidir. Gnosizm insan bedenini ruhun tutsak olduğu bir “hapishane” olarak görmüştür: Kurtuluş “ölüm” iledir. Oysa, İsa, bedenin ruhun oturduğu bir “tapınak” olduğunu söylemiştir: Kurtuluş “sonsuz hayat” iledir.

ROMANIN ZAYIF/GÜÇLÜ YANLARI VE İDDİALARI

“Da Vinci Şifresi” tipik bir “çok satan”. Romanda sanatsal bir yön, estetik bir özen yok. Ancak, çok etkileyici bir sinema tekniğiyle yazılmış. Herhalde yakında sinemalarda görürüz. Türkçe çeviri pek başarılı değil. Böyle bir romanı türkçeye çevirecek olan kişinin en azından hristiyan tanrıbilim terimlerini ve bunların türkçelerini bilmesi gerekirdi.

Romanın zayıflıklarından biri öldürülen müze müdürünün insan bedeninin anatomik çizimi olan “vitruvius” adamı pozunda yerde yattığının romanın kahramanlarından Prof. Langdon tarafından, çok sonra, zar zor fark edilmesi. Bu ünlü çizim Vinci’nindir. Oysa, bunu ben romanı okurken hemen fark ettim. Yani, sıradan bir analitik zekanın fark ettiğini koskoca Prof. nasıl fark edemiyor? Yine 71. paragraftaki şifreli yazıların tersten yazılmış olduğunu ben bir bakışta anladım. Fakat yine romandaki Profumuz bir türlü bu basit numarayı çözemez.

Da Vinci Şifresi’nin bir iddiasına göre de, İsa’yı Tanrı gibi gösteren bir İncil oluşturulması Kilise tarafından organize edildi. Daha önce yazılmış olan gerçek İnciller toplatıldı ve yasaklandı. MS 325teki İznik’te yapılan ekümenik toplantıda muharref İnciller seçildi. Da Vinci Şifresi’ nin en uyduruk iddiası bu. Tarihsel gerçek MS 325 İznik konseyinde İncil seçimi değil, İsa’nın “tanrılığı”nın tartışıldığını gösterir.

GNOSTİK İNCİLLER

Bu bağlamda roman gerçek İncillerin gizli gnostik İnciller olduğunu savunmaktadır. Bir kere gizli mizli İnciller olmadığı gibi öyle iddia edildiği gibi 80 adet İncil de yoktur. 1945de Mısırda Nag Hamadi’de bulunan 13 deri kodeksten (48 ayrı metin ve 1000 sayfa) oluşan, kıptice yazılmış, MS II-III yüzyıllardan kaldığı sanılan gnostik elyazmaları ve İnciller zaten gizli değildir, 1977de kitap halinde yayınlanmıştır. Bunlar: Pistis Sophia (İman Bilgeliği) , Yeu Kitabı, Apokrifon, Hakikat İncili, Tomas İncili, Filip İncili, Mısırlılar İncili, Meryem İncili, Yuhanna Şeriatı, Gerçeğin Tanıklığı, İsa’nın Öğretisi gibi kitaplardır. Yani görüldüğü gibi hepsi İncil adını taşımaz.

Gnostik İnciller İsa'nın yahudi din adamları tarafından Romalı yetkililere teslim edilerek çarmıha gerildiğini, öldürüldüğünü yadsır. İsa çok kutsal ve yüce olduğundan insanlarca öldürülemez; işkence göremez ve acılar içinde ölemez; yakalanan, haçı taşıyan, işkence gören, çarmıha gerilen kişi İsa’nın hayali veya ona benzer biridir.

Bertrand Russell, İslam peygamberi Muhammet’i de gnostikler içine dahil eder. Kuran peygamberlerin yada yüce kişilerin asla kötü işler yapmayacağını, kötü bir sonla öldürülemeyeceklerini savunur. Russell’a göre bu nedenle Kuran gnostik tarikatlardan biri olan dosetiklerin görüşünü benimser: Çarmıha gerilen İsa değil, bir hayal yada onun benzeridir.

Böylece gnostik görüşte yahudilerin İsa’nın ölümünden sorumlu tutulması savı da kendiliğinden düşmüş olur! Yani, İsa gerçekte öldürülmediğinden yahudiler ve hahamlar suçlanamaz. Böylece “Da Vinci Şifresi” bir yerde Mel Gibson’un “İsa’nın Acıları” filminin rövanşını mı almış oluyor acaba?

FİLM HAKKINDA

Gösterime girdiğinin haftası filmi gördüm. 3 saat sürüyor. Gerçi 2 bardak neskafe içmeme rağmen bir ara uyuya kaldığım oldu. Bazı yerlerde kahkahalarla gülmemek için kendimi zor tuttum. Film romandan kötü. Çoğu sahneler çok karanlık ortamlarda çekilmiş. Göz gözü görmüyor. Tom Hanks’a profesör Langdon olmak yakışmamış. Çizgi roman kahramanı Martin Mystere ondan daha iyi rol keser! Hanks aynen Godzilla gibi. Uzun süren bir uykudan uyanmış gibi bön bir yüz ifadesiyle Jean Reno da hiç rolüne oturmamış ve inandırıcı değil.

Tüm aktörlerin sanki birilerinden emir almış veya pataklandıktan sonra zorla film setine çıkarılmışlar gibi bir haldeler. Ne diyeyim gidin görün de, ücretsiz davetiye veya biletsiz sızmaya çalışın. En çok o kendini kamçılayan rahip bozuntusuna güldüm. Korkunç görünmeye çalışan bir soytarı! Ve bir de kutsal kase rolündeki kıza, yani Sophie Neveu (Audrey Tautou) . Daha boniş kılıklı eblek birini bulamamışlar demek ki.

Şimdi bu arada bir takım soytarılar da İsa’nın tarihte yaşamadığını kanıtlamak için kollarını sıvamışlar. Bizim ünlü ağzı kalabalık çok bilmiş medyatik goygoyculardan biri de bunların arasındaymış. Tertulian, Josephus gibi romalı ve musevi tarihçiler İsa’nın yaşadığına tanıklık ederlerken bunun aksini kanıtlama çabalarının altında ne olabilir ki? Eğlence başlıyor mu yoksa?

Yoksa tüm bu işler Kudüs’te inşa edilmekte olan güvenlik duvarından, Mescidi Aksa ile Kubbetüs Sahrayı yıkıp yerine Süleyman Mabedini yeniden inşaya kadar gidecek olan bir sürecin başlangıcını kamufle etmek, dünya kamuoyunun dikkatini başka yerlere çekmek için uygulanan bir dizi strateji mi? Uzaylılar da son tahlilde işin içine karıştırılacak mı? (internetten alınmıştır)