Dikenli Telin Üstünden Atılan Kırmızı Elma

Dikenli Telin Üstünden Atılan Kırmızı Elma

1942 yılında, soğuk bir kış gününde Nazi toplama kampının içinde genç bir asker, dikenli tellerin ardından genç bir kızın geçtiğini görür. Kız da aynı şekilde genci görünce heyecanlanır. Duygularını ifade etmek çabasıyla Kızın bu davranışı, o şartlardaki bir asker için bir hayat,  bir umut ve sevgi işareti anlamına gelmektedir ve mutlu olur. Genç adam, genç kızın attığı elmayı alır. Elmayı eline alınca adeta parlak bir ışık onun karanlığına değmiş ve tüm ruhunu aydınlatmıştır.

Ertesi gün, bu genç kızı yeniden görmeyi umut etmenin bile çılgınca olduğunu düşünerek, durmadan çitin ötesine bakmaktan kendini alamaz. Dikenli tellerin öteki yanındaki genç kız ise, kendisini bu denli heyecanlandıran o askerin yüzünü yeniden görmeyi arzular. Dışarda tipi ve dondurucu bir soğuk vardır. Havanın bu durumuna bile aldırmayan genç kız, onu görme arzusuna daha fazla dayanamaz ve elinde elma ile koşarak yine çitin kenarına gelir. Tipi ve dondurucu havaya rağmen kız genç askerin gözlerine bakar. Elmayı dikenli tellerin üstünden uzattığında, kalbi adeta yerinden çıkacak gibi çarpar ve bir kez daha sıcak duygularla dolar.

Bu sahne birkaç gün boyunca tekrarlanır. Sadece bir an ve sadece birkaç kelime edebilmek için bile olsa birbirlerini görmek için sabırsızlanırlar. Bu anlık karşılaşmanın sonuncusunda, genç asker üzgün bir yüz ifadesi ve titreyen sesi ile;

-Yarın bana elma getirme, burada olmayacağım. Beni başka bir kampa gönderiyorlar" der ve geri dönüp vedalaşamayacak kadar buruk bir şekilde uzaklaşır.

O günden itibaren, kederli anlarında o tatlı kızın görüntüsü gözlerinde canlanır. Gözleri, sözleri, nezaketi, saflığı, utangaç yüz ifadesi... Genç adamın tüm ailesi savaşta ölmüştür. Tanıdığı hayat bütünüyle yok olmuş, sadece bu bir tek anı canlı kalarak kendisine umut vermeyi sürdürmüştü.

1957 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, her ikisi de göçmen olan, fakat birbirlerini tanımayan iki yetişkin, arkadaşları aracılığı ile tanışırlar.  Aralarında şöyle bir konuşma geçer;

-Savaş sırasında neredeydiniz? diye sorar kadın.

-Almanya da bir toplama kampındaydım diye yanıtlar adam.

Kadın tatlı bir tebessümle bir an uzaklara dalar ve daha sonra;

-Toplama kampındaki bir gence, elma attığımı anımsıyorum. Bir kaç gün hep aynı yerden çitin öteki yanındaki askerle konuşur, bakışırdık. Sonra o gitti... Ama ben o nu hiç unutamadım. Hep sevdim... Çok sevdim.

 Adam şaşkınlıkla sorar; Bir gün o genç sana "Artık elma getirme, çünkü başka bir kampa gönderiliyorum" dedi mi?

Kadın iyice şaşırmış bir ses tonu ile:

-Evet. Ama siz bunu nereden biliyorsunuz? diye sorar.

Adam kadının gözlerinin içine bakarak; O genç asker bendim. Yıllarca hep düşündüm, hep o güzel birkaç günün anısı ile doldurdum düşlerimi. Benimle Evlenir misin?

1996 Yılında Sevgililer Gününde, Oprah Winfrey televizyon şovunun çekimlerinde, aynı adam kırk yıllık eşine duyduğu sevgiyi  ve bu ilk karşılaşmalarının öyküsünü bir kez daha milyonlar önünde anlattı.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani