Abdest Almayı Öğreten Abid

Çocukluğumda oruç tutmaya heves etmiştim. Ama henüz sağımı solumu bilmiyordum. Mahallenin abitlerinden biri bana aptes almayı öğretti

“Sünnettir. Evvela Bismillah dersin. Sonra niyet edersin. Üçüncü olarak ellerini yıkar, ondan sonra üçer kere ağzını, burnunu yıkarsın ve küçük parmağınla burun deliklerini temizlersin. Şahadet parmağınla da ön dişlerini ovarsın. Ama oruçluyken öğleden sonra misvak kullanılmaz ha. Bundan sonra saçların bittiği yerden çenene kadar üç avuç su ile yüzünü yakarsın. Kollarını da dirseklerine kadar yıkarsın. Dua ve zikir olarak ne biliyorsan okursun. Sonra da başını mesh edersin. Ondan sonra ayaklarını yıkarsın doğrusu aptes böylece biter, ve bu konuları benden iyi kimse bilmez. Biliyorsun zaten köyün hocası da bunadı artık..”

Bu sözleri köyün eski kethudası işitti. Birdenbire köpürdü:

“A mel’un habis, dedi, kendin söylüyorsun; oruçlu iken misvak kullanmak hatadır da ölü eti çiğnemek caiz midir?”

Dedikodu eden kimseye söyleyin: Ağzını önce söylenmesi caiz olmayan şeylerden, ondan sonra yiyeceklerden temizlesin.

Birinin adı ortaya atıldığı zaman onun vasıflarını en iyi şekilde anmalısın. Sen hep başkalarına eşek derken zannetme ki onlar da seni insan diye anacakladır.

Mahallede benden o tarzda bahsetmelisin ki bunları yüzüme karşı da söyleyebilesin. Sen yüzüne bakanın gözünden utanıyorsun; lakin, ey kör, gayb’ı bilen Tanrı her yerde hazır değil midir?

Sana kendinden utanma hissi gelmiyor; bunu unutuyorsun da benden utanıyorsun