Abdurrahim Karakoç - Hasan'a Mektup 13

Göz değdi köyümün güzellerine

ELİF, yad ellere göçtü be Hasan.

SEVGİ size ömür; dört kulaç önce,

Ecel çorbasini içti be Hasan.

 

ASALET, babasız çocuk doğurdu

Nazlı HÜRRIYET'i haydutlar vurdu

Viraneye döndü TÜRKHAN'ın yurdu

Köyün tadı-tuzu kaçtı be Hasan.

 

ADALET felç oldu, yürür değnekle

NEŞE ne halt etsin soğan-ekmekle...

GÖNÜL delirdi de yol beklemekle,

İsyan bayrağını açtı be Hasan.

 

SAADET'in adı HÜLYA'dır şimdi

Her gün birimizi aldatır şimdi

UMUT'lar rüyada, faldadır şimdi

Unut, eski günler geçti be Hasan.

 

FAZİLET'i gelin ettik gurbete

Kimbilir... belki de gurbetten öte

Yağlı SERVET garaz eder ÜLFET'e

Ara yere nifak saçtı be Hasan.

 

ZEYNEP bize küskün, İFFET sürgünde

Rezalet, felaket yağar her günde...

Yedi HASLET verem olur bir günde,

ÜLKÜ kötü yolu seçti be Hasan.

 

Burada ne düğün, ne BAYRAM kaldı...

En güzel UMUT'lar dalda ham kaldı!

Korku, hasret, isyan, keder-gam kaldı

Binalar temelden uçtu be Hasan.

 

Işte böyle... Malûm ola hâlimiz

Naçar, böğrümüze düştü elimiz

Güven duyduğumuz her güzelimiz

Bizlere bir kefen biçti be Hasan.

 

Abdurrahim Karakoç

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani