Bir Kadın Düşmanı (Homongolos) - Reşat Nuri Güntekin

KİTABIN ADI :                       BİR KADIN DÜŞMANI

KİTABIN YAZARI :                 REŞAT NURİ GÜNTEKİN

  KİTABIN KONUSU  :         Çok hoş ve alımlı, alımlı olduğu kadar da her istediğini elde etmeye alışmış bir kızın aşka her zaman uzak duran bir adama yaklaşmak istemisi konu alınıyor.

 KiTABIN ÖZETİ 

Romanımıza eski İstanbul ‘un güzel konaklarında Adnan Paşanın konağından çıkan güzel bir kızı konu alıyor. Kızın adı sara. Erzurum ‘ da görev yapan Adnan Paşa ‘nın biricik, kızının adadaki düğününü bahane ederek başardı.

İlgiyi üzerinde toplamaya bayılan Sara ada halkına ve hatta dayısının damadına bile aynı şeyi yaptı. Sonra birgün karşısına Ziya Bey namıdeğer Homongolos çıkar. O ne aşktan ne de ilgiden anlamayan biri gibi görünür. Sara ‘da herkese onu kendisine aşık edeceğini söyler ve olaylar bu çerçevede sürer.

Sara gelişmeleri İstanbul ‘daki arkadaşı Nermin ‘e sürekli mektuplarda anlatır. Homongolos aşık olmayı başarmıştır ancak ne o Sara ‘ya söyleyebilmiş bunu ne de Sara anlayabilmiştir. Çünkü ay ışığındaki son görüşmelerinden sonra Homongolos son görüştükleri yerden motosiklet yarışında kazaya uğrayarak ölür. 

KİTABIN ANAFİKRİ 

En taş kalbli görünen insanların bile taştan da olsa bir kalbi vardır ve yalçın kayalar bile ufacık damlalar ile zaman içinde aşınırlar. 

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ 

Sara: Adnan Paşa ‘nın nazlı , alımlı ve bir okadar da güzel kızı. Tam bir İstanbul ve sosyete aşığı. 

Ziya Bey (Homongolos): sporcu grubunun lideri. saranın kendisine aşık etmeye çalıştığı sert mizaçlı biri. 

Vesime: Saranın dayısının çok iyi terbiye görmüş evlenmek üzere kızı. 

Remzi Bey: Sara ‘ya ada da arkadaşlık eden hatta bir ara tutulan dayısının damadı. 

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Kitap başından sonuna kadar sürüklüyor sizi ve bir Sara oluyorsunuz bir de onun ağına düşen erkekler. Kitabı okurken sonunun bir klasik klişe ile biteceği görüşü sarıyor insanı ama yazar usta örgüsüyle sizi bu düşünceden alıp çıkarıyor. 

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ 

Reşat Nuri Güntekin(1889-1956) Roman, oyun ve öykü yazarı. Yapıtlarında her kesimden bireyi ve farklı toplumsal ortamları güçlü bir gözlemcilik ve gerçekçilikle betimlemiş, çağdaş Türk edebiyatının oku kitlesinin genişlemesinde önemli katkılarda bulunmuştur.

En çok beğenilen eserleri Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Kadın Düşman, Gizli El, Damga, Harabelerin Çiçeği bulunmaktadır. Bunların dışında daha pek çok ve oyunu ve romanı olan yazar edebiyatımızın büyük isimlerindendir…

Yazar Hakkında Bilgi 

Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünunu Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu. 1931 ve 1943 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 

Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı.

Reşet Nuri’nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler kullandığı da görülmüştür. Ayrıca “Harabelerin Çiçeği” adlı eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı.

Cumhuriyet’in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardılar.

Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır.

Akciğer kanresinden tedavi olmak için gittiği Londra’da ölmüş (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul’a getirilerek, Karacahmet Mezarlığında defnedilmiştir. 

Romanları 

Harabelerin Çiçeği (1918), Gizli El (1920), Çalıkuşu (1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen, Miskinler Tekkesi (1946), Ripka İfşa Ediyor (1949), Kavak Yelleri (1950), Kan Davası (1955), Boyunduruk (1960), Son Sığınak (1961).

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani