Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım - Hasan Cemal

Kitabın Adı: KİMSE KIZMASIN KENDİMİ YAZDIM

Yazarın Adı: HASAN CEMAL

Kitap yazarı Hasan Cemal kendi siyasi tarihini, kendi siyasi kişiliğinin oluşumunu artıları ile eksileri ile anlatıyor. Siyasi tarihi ile hesaplaşmaya giriyor. Bu tarz bir hesaplaşmanın hem birey için iç huzur kaynağı, hem de gelecek nesiller için aydınlatıcı bir kaynak olacağını düşünüyor.

 Yazar 60 ‘lı, 70 ‘li yıllardaki siyasi düşüncelerini ortaya koyuyor. Moskova’ ya sempati ile bakan sol bir çizgidir bu. Çok partili demokrasiyi “Cici Demokrasi “ diyerek alaya almaktadır. Sorunların ancak tek partili totaliter bir sistem içerisinde çözülebileceğini savunmaktadır. Bu noktaya da ordu destekli bir devrim ile gelinebileceğini düşünmektedir. Hasan Cemal burada, “ Tek doğru biziz , başka doğru yoktur. “ Felsefesini savunduklarını belirtiyor. O dönemde insanları, toplumu çok çabuk değiştirebilecekleri düşüncesinde olduklarını anlatıyor. Hoşgörüsüzlüğün varlığından ,” Sonuç için her şey mübahtır.” felsefesinin varlığından bahsediyor. Devrim için ordunun desteği şarttır. Yazarında yazı işleri müdürü olarak yer aldığı Devrim gazetesi Doğan Avcıoğlu yönetiminde o dönem askeri tahrik etme yönünde önemli çalışmalar yapmaktadır.  Genel hatları ile 60‘lı yıllarda , yirmili yaşlarda bu görüşlere sahip yazar bugün bulunduğu noktadan tüm bu görüşleri eleştiriyor. “Özgürlük demokrasi değil, ideolojiler savunuluyordu. Dünya üzerindeki hızlı ve kapsamlı gelişmeye ayak uydurma değil, statükocu bir tavır benimseniyordu. Bu şekliyle de bu kişilerin tavırları, özgürlükçü demokratik olmaktan çıkarak tutucu bir tarza giriyordu. “ diyor. Bu tavrında demokratik olmadığını, bu noktadan hareketle o dönemde karşı tarafa yönelttikleri demokratik olmama eleştirilerinin de yersiz olduğunu belirtiyor.

Yazar bu çerçevede 60‘lı yıllarda içinde bulunduğu ideolojinin yanlışlıklarını yaşadığı olaylardan örneklerle eleştiriler getiriyor. Kendi yaşadığı acıları da dile getiriyor. Demokrasiyi kendi düşüncelerine hakim kılmak için bir araç olarak kullandıklarını, açıkçası iktidar olabildikleri takdirde kendi düşünceleri dışındaki düşüncelere fırsat tanımayacaklarını düşündüğünü belirterek o zamanki demokrasi anlayışını eleştiriyor.

 Atatürkçü düşünceye değiniyor yazar. Atatürk ‘ün arzu ettiği demokrasinin çoğulcu demokrasi olup olmadığı konusundaki tartışmaların yersizliğine değinerek, Atatürk ‘ün çoğulcu demokrasi karşıtı olduğunu 1938 yılına kadar tek partili sistemde kalındığından dem vurarak açıklayanlara, Atatürk ‘ün çağdaş medeniyeti işaret ettiğini, bunun tamamı ile özgürlükçü bir demokrasi belirlemesi olduğu tespiti ile cevap veriyor. “ Atatürk ‘ün yaşadığı dönemdeki çalışmalarının da incelenecek olursa demokrasinin ön koşullarının hazırlanmasına yönelik olduğu anlaşılacaktır.” yorumunu getiriyor.  Yazar son noktada 12 Mart Muhtırası olaylarına da değiniyor, yorumlarını tamamlamasına müteakip tarihi göstererek Komünizm olsun , Faşizm olsun tüm totaliter rejimlerin yaşandığına, fakat bunların hiçbirinin ayakta kalamadıklarına çöktüklerine, ayakta kalanların da çağdaşlık ve refah düzeyleri konusunda çok çok geride kaldıklarına dikkat çekiyor. Oysaki yaşayan devam eden tek sistem özgürlükçü demokrasidir. Bununla beraber yazar bir gerçeğe dikkat çekiyor. “ Faşizmin, Nazizmin , Komünizmin çöküşü ile demokrasiye dönük tehdit bitmedi “uzlaşmaz çelişki “ hala yaşatılmak isteniyor. Bu kez Siyasal İslam , Radikal İslam tarafından“ diyerek Radikal İslami harekete değiniyor.

Yazar kitabını uzun yıllar çalıştığı etkisinde çok kaldığı, ancak bir süre sonra siyasi çizgilerinin ayrıldığı yazar Doğan Avcıoğlu‘nun ölümüne ve onunla ilgili son duygularına değinerek bitiriyor.

 Siteyi hazırlayanın notu: Hala piyasada "Bizim Deniz" Mahir" gibi sol gençlik liderlerinin idolleştirildiği bir ortamda eser daha da değer kazanıyor. -Che de tişörtlere resim oldu bu arada- 60'lı yıllarda başlayan ve sonraları sokak hareketine dönüşen bu "acıklı filmi"n en doğru tespitlerinden birini yapmış bu eserde Hasan Cemal. Ne garip ki at gözlüğünü çıkarıp çıplak gözle baktığı için "dönek" bile oldu adı geçen yazar. Bence bütün gençler bu kitabı ibretle okumalı. Ve bilmeliler ki hiçbir ideoloji insan hayatından önemli değildir. Türkiye'deki Gençlik Hareketleri'ne -özeleştiri açısından - en objektif bakan eserlerden biri. (Canbey)  Kitaptan Bir Bölüm - Mustafa Kuseyri'nin Ölümü  Mustafa Kuseyri'nin ölümünü hatırlıyor musun? 1970 baharıydı. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. "Faşistler, Mustafa Kuseyri'yi öldürdü!" Koşa koşa dergiye geldim. Adakale Sokak'taki Devrim bürosuna. Doğan Bey, her zamanki gibi kesif sigara dumanlı, küçücük odasında çalışıyordu. Ağzının bir kenarından hiç eksik olmayan Samsun cigarasını tüttürürken:  

"Bak Hasan" dedi gözlüklerinin üstünden bakarak, "Kuseyri'yi faşistler öldürmedi. Bir arkadaşı kazayla vurmuş..."

Bir dolmuşa atlayıp Cebeci'ye, Siyasal Bilgiler'in yanındaki Basın-Yayın'a gittim. Dışarıda öğrenciler "Kahrolsun faşistler!" diye slogan atıyordu. Olay akşam vakti olmuştu. Kuseyri, tabancayla Rus ruleti oynarken yakın arkadaşı Nejat Arun tarafından kaza sonucu vurulmuştu. Nejat'ın kaçarken bıraktığı kanlı el izlerini silenler arasında, o zamanlar Doğu Perinçek'in "Beyaz" Aydınlıkçı ya da Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) saflarında yer alan Cengiz Çandar da vardı.

 Ve olay örtbas edildi. Hemen ertesi gün Ankara'da "Anayasa'ya saygı" yürüyüşü düzenlendi.  Faşizmi telin için!

.....

Kuseyri olayının iç yüzünü o tarihte bilenlerden biri de Doğu Perinçek'ti. Hiç unutmam, o gün Hukuk Fakültesi'nin önünde yürüyüş başlarken kulağıma eğilip "Yaptığınız olacak iş mi?" demişti bana...

(Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım, 6.baskı, Sayfa 28-29)

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani