Müsait Olduğunda Beni Sever misin Anne?

Çocuk içeri girdiğinde annesinin eve erken geldiğini ve mutfakta yemek yaptığını gördü. Annesi genelde onun okuldan gelişinden sonra gelirdi. Banda çalışıyordu, ve her zaman işleri çok, ve her zaman geldiğinde yorgun olduğunu söylerdi, bir de telefonla konuşmaya bayılır, telefonla konuşurken kimsenin kendisine bir şey söylemesini istemezdi.  Annesini mutfakta gördüğünde elinde telefon da yoktu ve küçük kız hemen neşeyle bağırdı:

-Anne biliyor musun bugün okulda ne oldu?

Tam o sırada annesinin telefonu çalmış ve hemen onu kulağına dayamıştı.

- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.

İnsanların zevkleri ne kadar farklıydı, Herkesin sevdiği, birinci derece önceliği olan şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Annesinin elinde telefon olduğunda, Babası da arabadan bahsetmeye başladığında hiç ama hiçbir şeyi dinlemezlerdi.

Bir de eve misafir gelecekse küçük kızın varlığından bile haberleri olmaz, onların sanki hayatında kızın asla yeri olmazdı.

Küçük kız annesine uzun uzun baktı elindeki telefonu bazen omuzu ile kulağı arasına sıkıştırıp yapacağı yemekle ilgileniyordu ama belli ki yemek yapmak da ikinci plana itilmiş ve telefon konuşmasına odaklanmıştı.

Küçük kız bir an evdeki durumunu düşündü, ne annesinin ne de babasının kendisini sevmediğini, ilgilenmediklerini ve evde istenmediğine karar verdi.

Babaannesi geldi aklına, o şirin tonton babaannesinin kendisine gösterdiği ilgi sevgi ve onunla beraberken hissettiği duyguları düşündü. Okula başlayalı daha iki yıl olmuştu bu yüzden okulu bazen sevmiyordu babaannesi ile aralarına girdi diye. Ara sıra babaannesi görmeye geldiğinde yada okul tatilinde gidip birkaç gün onda kaldığında yaptıklarını hatırladı, babaannesinin kendisi ile ilgilenirken nasıl da mutlu olduğunu düşündü ve bir an onun yanda olmayı istedi.

Küçük kız birden annesinin bağırmayıysa irkildi; mutfak kapısının önünde dalmış gitmişti bunları düşünürken ve annesi

- sen hala orda mısın, git üstünü değiştir akşama misafir gelecek, çıkardıklarını yerine yerleştir, ortalığı dağıtma sakın.

Küçük kız annesine uzun uzun baktı hala cep telefonu kulağı ile omzunun arasına sıkıştırılmış, ve neşe içinde konuşmasını sürdürüyordu.

Üstünü değiştirdi, okul kıyafetlerini düzeltip astı, odasını topladı, yatağının üstüne uzandı ama aklı hep babaannesinde ve babaannesinin kendisine gösterdiği sevgideydi, onun yanında iken hissettiği mutluluktaydı.

Oysa annesine bu gün okulda sınıfın penceresinden gördükleri ve kendisini etkileyen olayı anlatacaktı. Okulun bahçesinin duvarında bir kedi yavrusunu ağzına almış götürüyordu. Bütün öğrenciler pencerelere koşmuş onu seyrediyordu. Öğretmenleri de gelmişti. Kedilerin yavrularını böyle taşıdığını anlatıyordu. Yavrularını çok sevdiğini, onları beslemek için nelere katlandıklarını, bir yerden taşırken, böyle yaptıklarını, bir tehlikeyle karşılaştıklarında da onları korumak için nasıl aslan kesildiklerini uzun uzun anlatmıştı.

Küçük kız bu olayın etkisinde annesine anlatma hayalleri içinde gelmişti eve.

Kadın ve kocası misafirlerini yolcu ettikten sonra birden kızlarının yemekte de yemekten sonra da hiç yanlarına gelmediğini fark etti ve doğruca küçük kızın odasına gitti. Kızı yatağında kıvrılmış uyuyordu. Elinde de bir kağıt vardı.

Kadın kızının üstünü örterken elindeki kağıdı aldı. Minicik bir not yazılıydı kağıtta.

“ANNECİĞİM, TELEFON KONUŞMAN BİTİNCE VE MÜSAİT OLUNCA BENİ DİNLEMEYE İKİ DAKİKA ZAMAN AYIRIRMISIN”

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani