Harun Reşit ile İhtiyar

Harun Reşid, bir gün Bağdat çevresinde gezerken, bahçesine hurma ağacı dikmekte olan yaşlı bir kişi görmüştü. Yanına gitti ve merakla sordu:

“Meyvesini yiyemeyeceğin bir ağacı neden dikiyorsun?” dedi. “Bilmez misin ki hurma ağacı, meyvesini ancak kırk yıl sonra veren bir ağaçtır.”

Yaşlı kişi, bahçesindeki öteki ağaçları gösterdi:

“Bu ağaçların meyvelerini de onları dikenler yiyemediler ama, yıllar sonra şimdi bizim yiyebilmemizi sağladılar” dedi. “Ben de bunu, bu dünyaya benden sonra gelecekler için dikiyorum.”

Sorusuna verilen böylesi bir yanıtından çok hoşlanan Harun Reşid, elini kesesine attı ve ona bir altın bağışta bulundu.

Yaşlı adam, elindeki altını görünce sakalına sürdü ve “Allah’a şükürler olsun” dedi.

Harun Reşid bu kez, bir merakını daha gidermek istedi:

“Niçin şükrediyorsun?” diye sordu.

Yaşlı adam, olgunluğunu yansıtan bir biçimde gülümsedi:

“Neden şükretmeyeyim?” dedi. “Herkes diktiği ağacın meyvesini kırk yıl sonra alırken, ben bugün diktiğim ağacın meyvesini bugün alıyorum...”

Harun Reşid bu yanıttan da çok hoşlandı ve bir altın daha      bağışladı.

Yaşlı adam ikinci altını da sakalına sürdükten sonra bir kez daha “Allah’ım sana şükürler olsun” dedi ve...

Harun Reşid’in sormasını beklemeden, onun da nedenini açıkladı:

“İkinci şükrümün nedeni ise, şudur” dedi. “Başka kişiler bahçelerinden yılda bir kez ürün alırlarken ben, bir günde hem de iki kez ürün alıyorum...”

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani