Pervanenin Muma Duyduğu Aşk

 Pervanenin  muma   karşı  duyduğu içten sevgi

Birisi pervaneye:
"Hey zavallı, dedi, git de kendine göre bir sevgili  bul

ve  öyle  bir yolda yürü  ki   ümidin olsun. Sen kim, muma âşık olmak kim? Semen-d e r olmadığına göre ateşin etrafında dolaşma bari.   Kişiye  evvelâ  yiğitlik  lâzım;  cenk  ondan sonra.  Yarasa güneşten  saklanır;  demir pençeli insanla didişmek cahillik olur. Düşmanının ta kendisi   olduğunu   bile  bile  bir  adamı   dost   edinmek akıl kârı değildir.   Sen canını mumun sevdasında  feda   ederken kimse  sana  iyi  yapıyorsun demez.  

Padişahtan kız isteyen  dilenci,   olmadık hayallere düşmüş olur; ensesine yumruk yer. Hükümdarlar, sultanlar   onun   yüzüne   bakarlarken mum senin gibi bir âşıkı hesaba alır mı? Ve öyle bir mecliste sencileyin bir müflisin yüzüne güler mi?  Herkese tatlı davransa dahi gene seni yakar. Çünkü sen biçaresin..."

Fakat yanık pervane ne cevap verdi, bakın:

"Tuhaf şey, dedi, yansam ne çıkar? Tıpkı Halil İbrahim Peygamber gibi, benim gönlümde de öyle bir ateş var ki mumun şulesi onun yanında âdeta gül olur. Gönül, sevgilinin eteğini kendine doğru çekemez. Bilâkis sevgilinin muhabbeti canın yakasına sarılır. Ben de kendimi kendi isteğimle ateşe atmıyorum; ancak boynumda bir iştiyak zinciri var. Sonra, ateşin, benimle parıldayışı şu ana mahsus değil ki... O beni uzaktan da böyle yakardı.

"Yâr sevilirken kendisine zâhitlikten bahsedilmesine imkân vermez. Ben ki onun ayaklarında ölmeye razı olmuşum, onu sevdim diye beni kim kınar? Mahvolmaya niçin can atıyorum, biliyor musun? Çünkü o varken ben olmasam da olur. Makbul olan yâr odur; ben yanayım ki âşkımın yanışı ona da geçsin.

"Bana niçin, "Git, kendine lâyık olan, derdinden anlayan bir dost bul!" diye öğüt verir durursun... Hali perişan olana bunu söylemek, akrebin soktuğuna "inleme!" demek gibidir. Öğüdü, tesir etmeyeceğini bildiğin bir kimseye verme, ey şaşkın. Elinden dizgini kaçırmış olan zavallıya, "Oğlum, yavaş sür!" demezler. S i n d-b â d kitabındaki şu nükte ne güzel: "Aşk ateştir, öğüt de rüzgârdır, oğlum." Kızgın bir ateş rüzgârla daha yücelir; kaplan, vuruldukça daha çok kızar.

"Ben seni iyi taraflarınla gördüğüm halde sen bana fenalık ediyorsun, istiyorsun ki yüzümü kendime benzer birine döndüreyim. Halbuki; kişi kendinden üstününü aramayı fırsat bilmelidir. Kendin gibisiyle vaktini ziyan edersin. Kendi: benzerlerinin izinde ancak kendini beğenmişler gider; tehlikeli semte ise sarhoşlar yürür.
 
Ben bu işi sevda edindiğim zaman bir an içinde gönlümü gözden çıkardım. Aşkına sadık olan kimse, canına kıyabilendir; yüreksiz adam kendine âşıktır. Ecel ansızın pusuya düşürecek olduktan sonra, varsın beni o nazlı yârim öldürsün. Kişinin alnına nasıl mahvolacağı yazılmış; öyle olunca sevgilinin elinde ölmesi daha hoştur. Bir gün acz içinde can verecek değil misin? iyisi mi, cananın ayağında can ver,!"