Akbaba ile Çaylak

Akbaba bir çaylağa ‘Uzağı görmekte benden üstün mahlûk yoktur’ demişti. Çaylak: ‘’Bunu söylemek yetmez. Gel bakalım ovanın etrafında ne görüyorsun?’’ diye karşılık verdi.

Akbaba bir günlük yol tutan bir yükseklikten ‘’İnanırsan, dedi ovada bir buğday tanesi görüyorum.‘’ Çaylak hayretinden sabredemedi. Yukarıdan aşağıya doğru süzülmeye başladılar. Fakat akbaba o tanenin yanına gelir gelmez, ayağına uzun bir tuzağın ipliği düğümleniverdi. 

Zavallı o taneyi yemek düşüncesiyle, boynuna feleğin kement attığını bilememişti. Her sedef inciye gebe değildir. Nişancı her zaman hedefe vuramaz, değil mi?

Çaylak: ‘’Sen düşmanın tuzağını fark edemedikten sonra, taneyi görmüşsün ne faydası var’’ dedi.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani