Abit ile Cerrar

Bir dil ebesi ihtiyar bir abide, geldi ve : “bir çamura battım, aciz kaldım. Çıkamıyorum: bir soysuz adama on akçe borcum var. Bu borcun en küçük parçası bana bir batman kadar ağır geliyor. Gece olunca, hep o borcu düşünüyorum, uykum kaçıyor; gündüz olunca alacaklı gölge gibi arkamdan ayrılmıyor. Acı sözler söyleyerek gönlümü yara içinde bırakıyor. Gelip gitmeden kapımın eşiğini aşındırıyor. Sanki anasından doğdu doğalı Allah ona bu on dirhemden başka bir para vermemiş din defterinden elif okumamış, nahiv okumuşsa da (gayri munsarif) babından başkasını bilmiyor. Her gün güneş doğar doğmaz bu kaltaban derhal gelir, kapıyı çalmaya başlar. Şaşırdım, kaldım. Düşünüyorum. Hangi cömert adam bana yardım edip bu taş yürekli insandan kurtarır?” dedi.

Mübarek ihtiyar, bu sözleri işitince o adama iki altın verdi. Bu palavracı altnları alır almaz, yüzü taze altın gibi gülerek odadan çıktı, gitti.

Orada hazır bulunanlardan birisi, şeyhe söyle dedi: “şeyhim, bu adam kimdir, bilir misin? Bu öyle değersiz bir insandır ki, ölse ona ağlamak caiz değildir. Bu öyle bir hilekar bir dilencidir ki, erkek arslana eğer vurur. Ebu zeyd süruhi’ye at sürer, onu mat eder.”

Bu söz üzerine abit kızdı; “sus, dedi, sen daha söze karışacak adam değilsin ve söylenenleri dinyelecek mevkidesin. Sen işin felsefesini iyi düşünmüyorsun. Burada iki ihtimal vardır: eğer, bu adam benim zannettiğim veçhile doğru söyledi ise, ona, ben para vermekle, onun şerefini kurtardım ve eğer bu adam cerrar, riyakar ise beni aldattı sanmayın. Belki öyle yavuz, boşboğaz bir cerrardır; kendi şerefimi muhafaza etmiş oldum.”

Arkadaş! İyiye, kötüye para ver. Verdiğin kimse iyi ise, hayır kazanmış olursun, kötü ise şerrini defetmiş olursun.

Bahtiyar odur ki, akıllılar ile düşe kalka ehli dillerin ahlaklarını öğrenir.

Eğer aklım, fikrin, tedbirin varsa, Sadi’nin nasihatını ehemmiyetle dinlersin. Sadi başka şairler gibi, bütün zamanını güzellerin gözleri, zülüfleri, yanakları, benleri hakkında söz söylemekle geçirmez. Böyle nasihat, hikmet kabilinden olan manzumelere de çok ehemmiyet verir.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani