Şapa Oturmak

Osmanlı döneminde hacca gitmek ve hacı ünvanını almak, bu ünvanla çağırılmak toplumda itibar görürdü. Tabi bunun sebebii de Hac kervanının gidişi gibi gelişi de altı ay sürdüğünden, ömrünün bir senesini hac ibadeti için fedâ etmiş olan Osmanlıların da en tabîi hakkı idi `hacı` idi kanımca.

Kara yoluyla hacca gidenler Recep ayında, deniz yoluyla hacca gidenler Şâban ayında yola çıkarlardı. Kâbe arefe günü zemzem ve gülsuyuyla yıkandıktan sonra, eski elbisesi çıkarılır, pâyitahttan gelen yeni elbiseleri giydirilir ve kurban bayramına bu yeni bayramlık elbiseleriyle çıkardı.

Gemiyle gelenleri bekleyen tehlikelerden biri de Kızıldeniz`di. Eski ismi `Şap Denizi` olan Kızıldeniz, şap ismi verilen beyaz kireç taşlarıyla doluydu. Gemilerin seyir haritasında görünmeyen bu beyaz kayalıklar, buz dağlarının denizdeki kısmı gibi görünmez tehlikeler arz ederlerdi gemiler için. Bazen gemilerin bu şap kayalıklarına oturup, denizin ortasında kalakaldıklarına da şahit olunduğu için, hacıları karşılayan akrabaları mütemâdiyen dua ederlerdi hacılar dönerken:

-İnşallah bizimkilerin gemisi şapa oturmadan sağ sâlim gelir.

Şapa oturmak deyimi burdan gelir

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani