Tahtaları Oynatmak

İstanbul' un en büyük mezarlıklarından biri olan Karacaahmet, Üsküdar semtinde bulunur. Eskiden bu semtin marangozları, normal işlerinin yanında tabut yapıyla da uğraşırlarmış.

Böyle bir marangoz dükkanında kalfa olarak çalışan pek evhamlı ve ödlek bir genç varmış. Onun bu zaafını bilen komşu dükkanlardaki arkadaşları da, kendisine etmedik eşşek şaksı bırakmazlarmış.

Günlerden bir gün, ustasının bir hafta dükkanı tümüyle kendisine bıraktığı bir sırada, arkadaşları muzipliklerini iyice abartmışlar. Zavallıya, aklını oynatacak derecede bir şaka yapmışlar.

Zavallı kalfa bir ikindi üzeri dükkanda tek başına çalışırken, duvara dayalı tahtalardan bir kaçı kımıldamaya başlamış. Bir ikisi devrilmiş ve arkalarından beyaz çarşaflara bürünmüş, elinde, tepesinde bir kuru kafa takılı sopayla biri çıkmış.

"Usta, bu benim tabutu hala çakmadın mı? Ortada kaldım. Bekletme beni" diye bağırmış.

Zavallı kalfa "Tahtalar oynadı! Tahtalar oynadı!" diyerek dükkandan fırlamış. Bir daha da aklını başına toplayamamış.

Bu deyim, aklından zoru olanlara, ya da böyle davranışlarda bulunanlara söylenir.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani