Karakuşi Hüküm

Selahaddin Eyyübi'nin maiyyetinde bulunan emirlerden birinin adı Bahaddin b.Abdullah el Esadi idi. Aslen Anadolulu olan Abdullah, hadım bir hizmetkar iken efendisi Şirkuh tarafından azad edilmiş ve devlet kademesinde yükselerek saray nazırlığı görevinde bulunmuştur.

Bu esnada sarayın rakip saltanat ailesini kontrol ve muhafaza ile memur edilmiş ve bu görevini o kadar şiddetle yerine getirmiş ki çoğalmasınlar diye saltanatın erkekleri ile kadınlarının bir arada bulunmalarını bile yasaklamış.
Maamafih sonraları Salahaddin'in hizmetine girince Kahire civarında imar faaliyetlerine girişmiş ve onun vefatından sonra da oğlu Melik Osman'ın hizmetinde bulunarak atabey'lik makamına kadar yükselmiştir.
Pek çok tarihi kaynağı takdirle andığı Abdullah el- Esadi adlı bu vezirin asıl lakabı Karakuş'tur.

Tarihte, ahmaklığın müşahhas timsali olarak adı anılan bir Karakuş daha vardır. O da aynı asırda yaşamıştır.
Bazı araştırmacılara göre her iki Karakuş, aynı kişidir. Çünkü ahmaklığı söylenen Karakuş'un asıl şöhreti, verdiği hükümlerdedir. Hala halk arasında dolaşan Karakuşi hüküm deyimi onun bilinen nüshaları daha sonraki yüzyıllara ait olan Kitabu'ul-Faşuş fi Ahkami Karakuş adlı eserde bu tür saçma hükümler toplanmış vaziyettedir. Sözkonusu kitapta Karakuş bir hükümdar, yahut bir hakim olarak anılır.
Bu özellik, yukarıda adı anılan her iki Karakuş'un aynı kişi olduğu hususunda tarihçileri yanıltmış olabilir.

Her ne kadar dünyanın pek çok milletine mensup Karakuşi hükümleriyle bilinen ironi ustaları var ise de bazı araştırmacılar bu kitabın, Karakuş Abdullah el- Esadi aleyhine uydurulmuş hikayalerden ibaret olduğunu söylerler ve her iki kişiyi bir tek tarihi şahsiyet olarak gösteririler.

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani